Son yıllarda özellikle Avrupa da yoğun turist alan bölgelerde “Anti turizm” olarak adlandırılan bir hareket hızla yayılıyor.
Peki nedir bu anti turizm. Aslında anti turizm, o bölgedeki turizm hareket ve faaliyetlerinin şehirdeki günlük yaşamı zorlaştırdığını ve şehre ve çevreye zarar verdiğini öne süren bir turizm hareketidir.
2016 yılında Türkiye de yaşanan politik kriz nedeniyle İspanya’ya kayan talep sebebiyle oluşan aşırı yoğunluk nedeniyle Barcelonalılar gelen turistlere tepki içeren protesto gösterileri düzenleyip “Tourist go home” pankartları açmışlardı.
Tepkinin ana sebebi turizm sebebiyle oluşan talep fazlasının doğurduğu kiralık evlerdeki aşırı kira artışlarının bölge halkını olumsuz etkilemesiydi.
İstatistiklere göre Barcelona bölgesinde ki 16 bin tane turiste kiralanan kiralık evlerden 7 bin tanesi kaçak olarak kiralanıyor.
Öte yandan bu aşırı turist trafiğinin yarattığı, kafe önlerindeki uzun kuyruklar, caddelerdeki kalabalıklar ve şehrin temiz tutulamaması da bu tepkinin diğer nedenlerinden sadece bir kaçı.
Ayrıca oluşan çevre bilinci de bu tür turizm faaliyetlerinin çevre ve tarihi eserler üzerindeki yıkıcı etkisi sebebiyle özellikle çevreci grupların turistik bölgelerde yapılan faaliyetlere tepki gösterip protesto gösterilerine yol açmıştır.
Turistlerin oluşturduğu çevre ve tarihi eserler üzerindeki bu olumsuz etkileri azaltmak için devletler zaman zaman tedbirler almak durumunda kalmaktadırlar.
Örneğin önceleri dünyaca ünlü STONEHANGE anıtlarını ziyaret eden turistler taşların yakınlarına kadar gelip bu ünlü yapının içinde dolaşabiliyorlarken verdikleri zararın ortaya çıkmasıyla birlikte günümüzde İngiliz turizm otoriteleri bölgeyi ziyaret eden turistlerin sadece 20 m. den yapıyı görmelerine izin vermekte ve kesinlikle flaş ile çekim yapmalarına engel olmaktadırlar.
Benzer bir uygulama da Filipinlerde yapıldı.
Aşırı yoğunluk ve düzensiz yapılaşmanın yarattığı çevre kirliliğini önlemek amacıyla “beyaz kum plajlarıyla” ünlü Boracay Adasını 6 aylığına turizme kapattı.
Ayrıca ada yetkilileri, bölgede düzenlenen plaj partilerinin ve ziyaretçi akının önüne geçmek, otellerdeki kalabalığı azaltmak ve kanalizasyon sularının denize karışmasını önlemek için bir dizi yeni kurallar uygulamaya koydu.
Getirilen bu yeni kurallar sebebiyle ada da bulunan yüzlerce otel, han, restoran ve hediyelik eşya mağazalarından kurallara hakkıyla uyan sadece 157 tanesinin yeniden açılmasına izin verildi.
Ayrıca Boracay adasına günlük maksimum 6 bin ziyaretçi kabul edileceği ve gelecek ziyaretçilere de bu yeni kurallara uyacaklarını taahhüt ettiklerini içeren bir metne imza atmaları şartı getirildi.
Yukarıda yaşanan örneklerden yola çıkarak benzer durumların ülkemiz ve bölgemizde yaşanmaması için bu kadar radikal olmasa bile ACİLEN bazı tedbirlerin alınması kaçınılmazdır.
Günümüzde antik şehir ve ören yerlerine yapılan turistik amaçlı gezilerde bir yandan yerel halk bölgede tarım, hayvan otlatma vs ile bölgeye zarar vermeye devam ederken, öte yandan bölgeyi ziyaret eden yerli, yabancı ziyaretçiler gezdikleri yerlerdeki tarihi eserlerin üzerlerine çıkarak pozlar verilmekte bu eserlerin üzerine “ ALİ FATMAYI SEVİYO” tarzı boya ile yazılar yazılmaktadır.
Tüm bu bölgelerin tamamı nesiller boyunca olabildiğince zarar verilmeden aktarılması gereken kültürel miraslarımızdır.
Ayrıca yine golf turizmi adına bazı bölgelerde kesilen ağaçlar turizme hizmetten çok katliama dönüşmüştür.
Oysa golf sahaları bölgedeki ağaçların kesilerek oluşturulması yerine ağaçsız bölgelerde oluşturulacak alanlar ve planlamalar ile bu bölgelerin golf turizmi sayesinde ağaçlandırılması sağlanmalıdır.
Ayrıca golf sahalarının yeşilliğinin korunması için de milyonlarca litre gereksiz suyun harcandığı da bazı çevreci kuruluşlarca ifade edilmektedir.
Peki ne yapacağız?
Aslında çözüm basit.
İnsanın var olduğu alanda tahribatın olmaması imkansız.
Fakat yapılacak akıllı planlamalar ile bu zarar minimize edilerek yönetilebilir hale getirilebilir.
Bu konuda gerek yurt içinde gerekse yurt dışında binlerce örnekler mevcuttur.
Bu örneklerden uygun olanlar seçilerek veya yeni projeler oluşturularak katı kurallar ile uygulanarak bu yıkımın önüne geçilebilir.
Yapılan tüm araştırmalar günümüz turistlerinin de çevre boyutuna hassas olduklarını ve çevreye duyarlı, tesis, bölge ve destinasyonları diğer alternatiflerine göre pahalı olsa bile her geçen yıl artarak tercih ettiklerini ortaya koymaktadır.
Çevreyi ve doğayı bilinçsizce tahrip eden bölgelere gitmeyi bu tahribin bir parçası olmamak adına red etmektedir. Çevreye bu duyarlılık artık günümüzde bir satış enstrümanı olarak kullanılmaktadır.
Öte yandan yerel halkın turistlere karşı oluşan bu tepkisini bir pazarlama aracına dönüştüren örneklerde mevcut. İlginç olduğu kadar da bir o kadar da eğlenceli olan bu örneği yazının uzaması sebebiyle izninizle önümüzdeki haftaki yazımda değineyim.
Kalın sağlıcakla...