Kurlar Yükleniyor...
articledummy

Biz işgücü çağırmıştık insanlar geldi


Çok etkilendiğim bu sözü İsviçreli yazar Max Frisch benim doğduğum dönemde söylemiş. Yurt dışında yaşayan ‘gurbetçiler ’in durumu sanırım daha iyi anlatılmazdı. Yarım asır önce yüzbinlerce insanımız yeni bir hayat kurmak üzere bilinmeze doğru yola çıkmış ve hayatının büyük bir bölümünü gurbette geçirmişti. Siyah beyaz anılarda ölümsüzleşen bu göç, Almanya’nın talebi ile bu yaz yine gündeme geldi. 
Hatırlarsınız tatil sezonunun başlamasıyla Almanya havalimanlarında yaşanan izdihama çözüm olarak Almanlar kendilerince bir çıkış yolu bulmuş, İçişleri Bakanı Nancy Faeser bunu şu şekilde kamuoyuna duyurmuştu : ‘Haziran-Kasım dönemi için Türkiye’den 2000 geçici işçi getirip, havalimanlarındaki kaosu sezon içinde çözeceğiz.’ 
Bunun üzerine hemen harekete geçildi. Konu gerek Alman, gerek Türk medyasında sürekli işlendi, taraflar oluşan şartları değerlendirdiler, komisyonlar kuruldu, başvurular yapıldı.
Ancak hepsi bu kadarla kaldı. Haziran geçti, Temmuz geçti, Ağustos geçti, bu konuda bir arpa boyu yol kat edilmedi ve bütün hazırlıklar havanda su dövmekten öteye gidemedi.  
ALMANYA’NIN BALONU 3 AYDA SÖNDÜ
Projeksiyon ve planlama şampiyonu Almanya, ortalığı ayağa kaldırıp, binlerce kişiyi seferber ettiği bu konuda sınıfta kaldı ve 3 aydır hayata geçiremediği bu proje büyük bir fiyaskoyla başlamadan –benden duymuş olmayın- geçen hafta sessiz sedasız sona erdi.
Oysa yaz tatilinin başında Almanya Havalimanlarındaki izdihamlar uçak gecikmelerine, bavulların kaybolmasına, uzun kuyruklara ve birçok uçuşun iptal olmasına neden olunca apar topar çözüm arayışına giren Alman Hükümeti çareyi Türkiye’den uzanacak ellere bağlamıştı. Tam 60 yıl önce imzalanan bir anlaşma ile Türklerin Almanya’ya giderek önemli bir işgücü desteği verdiği gibi, yine Türkler bir el verecek, durumu kurtaracaklardı.
Düşünüldüğü gibi olmadı, daha doğrusu dediklerini yapmadılar. Proje önce bu konuda karar alan üç Alman bakanlığın bürokrasisine takıldı. Buna göre adayların iş tecrübesi kontrol edilecek, Almancasının yeterli olup olmadığına bakılacak, birkaç hafta süren güvenlik soruşturmasından geçecek, sağlık kontrolünü yaptıracak ve bütün bunları aştıktan sonra aday listesine dahil edilecek ve onay alırsa kasım ayına kadar geçici olarak çalışabilecekti.
Aranan işgücü ise bavul taşıyacak, uçak temizleyecek ve arka plandaki bütün angaryaları toparlayacak, yani ağır işler için düşünülen vasıfsız çalışanları kapsıyordu. Ancak bu işler için 60 yıl sonra yine akıllarına gelmiştik aslında. Yoksa vize vermek için aylardır insanları konsolosluk önündeki kanepelerde sere serpe bekleten Almanya böylesine kucak açar mıydı bize?
Ayrıca sunulan teklif ve şartların da pek insani boyutu yoktu bence.
Bavul taşımak için Almanca bileceksiniz. Evinizi barkınızı, varsa işinizi, eşinizi, çoluğunuzu, çocuğunuzu terk edip Temmuzda gidecek, 3 ay çalışıp Kasımda ülkeden dışarı çıkarılacaksınız. Bu çağda bu nasıl bir anlaşmadır,  nasıl tekliftir bu?  Sezonluk pamuk işçilerinkinden daha ağır.
Bu arada aday işçi seçme süreci uzadıkça uzadı ve Almanya’nın birçok eyaletinde tatil dönemi sona erdi, dolayısı ile havalimanlarındaki sorunlar da kendiliğinden azaldı. Haliyle Türkiye’den gelecek işçiye şimdilik pek gerek kalmadı. Bunun üzerine havalimanları çeşitli bahaneler üreterek, bir bir bu taleplerinden vazgeçtiklerini bildirdiler. Kimi işe yatkın insan bulamadıklarını,  kimi talebi Almanya’dan karşıladıklarını, kimi bu şekilde maliyetlerin çok olacağını, kimi de adayların Almancalarının yeterli olmadığı gibi nedenlerle geri adım attılar.  
Sonuçta 2000 kişi planlanırken, sadece 150 kişi çalışabilir oluru aldı. Bir de iki gün önce Nürnberg ve Münih Havalimanları 40-50 kişi alabileceklerini duyurdular.
Yani dağ fare doğurdu, koca bir balon söndü ve Almanya’nın Türkiye’den takviye işgücü ile havaalanlarındaki kaosu bertaraf etme hikâyesi yalan oldu.   
Şimdilik sorun azaldı gibi, ama çözülmedi ve çözülmeyecek. Zira artık en değerli şey, zor bulunan genç işgücü. Eminim sadece Almanya değil, yaşlı Avrupa da bundan sonra her alanda vasıflı, vasıfsız işgücüne ihtiyaç duyacak ve bunu temin etmek için çok zorlanacak. Daha şimdiden saçını kestirecek berberi, hastasına bakacak hemşireyi, otobüsü sürecek şoförü, ekmeği pişirecek fırıncıyı bulmakta sorun yaşarken, yakın bir gelecekte ‘gel, gel kim olursan ol, yeter ki gel!’ diyecekler. Hatta ‘Almanca bilmeseniz de olur, biz bir şekilde anlaşırız’ önerisi bile gelecek. 
Ancak bunu yaparken artık göz ardı etmemeleri gereken çok önemli bir şeyi atlamamaları gerekiyor: Onlar işgücü çağıracak ama yine insanlar gelecek!..  

Not: bu makalemi rahmetli Annem ve Sevgili Babam gibi 1960 yılların sonunda tasını tarağını toplayıp Almanya’ya göçen bütün Gurbetçilere adıyorum. Gidenler insandı, biz bunu biliyorduk…

*’Wir riefen Arbeitskraefte , und es kamen Menschen’ (Max Frisch)
 
Yayın Tarihi
23.08.2022
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla