Son günlerde artan vaka sayılarımız maalesef sadece insanlarımızın hayatını tehdit etmiyor, aynı zamanda dünya gündeminde önemli haber olarak geçiyor ve Türkiye'nin kırmızı haritası hafızalara kazınıyor.
Dün itibarı ile günlük vaka sayımız 42.308 idi. Oysa bir ay önce 2 Mart 2021 günü vaka sayımız 11.837 idi. Bir ayda neredeyse dört katı artan korkutucu bir tablo ile karşı karşıyayız. Geçen sene 2 Nisanda 2.786 vaka vardı.(o zamanlar test sayısının azlığını göz ardı etmemek gerekiyor).
Bugün itibarı ile toplam 3.400.296 vaka ile dünyada 8. sırada yer alıyoruz.
Amerika 30.609.693
Brezilya 12.910.082
Hindistan 12.392.260
Fransa 4.802.457
Rusya 4.520.879
İngiltere 4.367.969
İtalya 3.269.000
Türkiye 3.400.296
İspanya 3.291.394
Almanya 2.882.394
Kolombiya 2.428.048
Bu satırları yine eve kapandığımız bir cumartesi günü yazarken 'bunca kapanmaya, tedbire, önleme rağmen bu salgının niye bir türlü önü kesilemiyor?' sorusunun cevabı havada kalıyor...
Tabii bu sadece Türkiye için değil, bütün dünya için geçerli. Üstünden 1 yıl geçmesine ve olabilecek bütün önlemlerin neredeyse alınmasına rağmen dünyada henüz refaha ermiş bir ülke yok.
Önümüzdeki günlere dair tek teselli havaların düzelmesi ile salgının hız kesmesi olacak...
Nisanın ilk günleri ile birlikte insanların yüzü güneşe döndü ve ilk fırsatta gidebileceği ilk tatilin hayalini kuruyorlar. Bunu çok iyi bilen ve durumun kontrolden çıkmasından endişe eden devletler bunun önüne set çekmek için birtakım çağrılar , o da yetmedi yaptırımları ardı ardına sıralıyorlar.
Eldeki en büyük caydırıcı koz: pcr testi ve karantina...
Belirlenen kriterlere uymayan ülkelere gidenleri maddi ve manevi maliyeti olan bu iki şart ile sınırlıyorlar.
Kriterler ülkeden ülkeye değişirken, ana hatları ile tatil ülkelerinin 7 günlük vakaları trafik lambası misali sarı, kırmızı, yeşil olarak belirleniyor. AB 100.000 kişiye 50 vakanın üzerini rizikolu görüyor ve o bölgelere yukarıda bahsettiğimiz pcr test ve karantina şartı getirerek oralara tatil yapmayı büyük ölçüde engelliyor.
Bu kriterlere bakarak tatil planlanması durumunda Antalya 143, İstanbul 401, İzmir 156, Muğla 112, Nevşehir 124 vaka sayıları ile portföyden çıkacaktır.
Dün Portekiz'in, geçtiğimiz hafta Mayorka'nın önünü açan Avrupa ilk etapta bu bölgelerin dolmasını düşünüyor sanki. Ardından Yunanistan ve İtalya var.
Bu keskin tutum yaz ortasına doğru gevşeyecektir diye tahmin ediyorum.
Ancak bununla birlikte AB ülkelerinin başı çektiği Aşı pasaportu dayatmasını aşmak zaten başlı başına zor bir konu iken, bir de vaka sayılarımızın yüksekliği Türkiye'yi devre dışı bırakmak için ilave bir neden olacaktır.
Halbuki pandemi başından beri Güvenli turizm sertifikasyonları ile en hızlı ve etkin tedbirleri alıp, 300 e yakın maddeyi hayata geçirerek bir adım öne geçmiş ve bütün tatil birimlerindeki avantajlarımızla rakip ülkeleri tedirgin etmiştik.
Eğer haritanın rengi değişmezse bütün bu emekler boşa gidecek ve vaka sayıları nedeni ile Türkiye'yi mümkün olduğunca yaz sonuna itekleyecekler.
Artık sorumluluk biz vatandaşlarda...
İyi kötü herkes nasıl korunabileceğini öğrendi ve aslında sadece buna dikkat etmesi gerekiyor. Zira aramızda yaklaşık her 20 kişiden biri virus bulaştırma riski taşıyor.
Turizm ikinci bir kriz yılını kaldıramaz. Eğer bu yılın ikinci bir kabus yılı olmasını istemiyor ve turizmin nefes almasını önemsiyorsak üzerimize düşeni yapmak durumundayız. Yoksa sadece sağlığımız değil, efsanevi turizmin yıkımı da kaçınılmaz.
Haritanın rengi değişmeden bizimle görüşmeye sıcak bakacaklarını düşünmüyorum.