Turizm yarattığı katma değeri ile cazip bir sektör haline geldi. Artık her ülke kendi değerlerini otaya çıkararak turizm pastasından pay almak istiyor.
Turizm pastasından pay almak isteyen ülkeler öncelikle potansiyel müşteri profilini tespit edip, onları ülkelerine çekmek için çalışmalar yaparlar.
Bulgaristan'da artık turizm pastasından daha fazla pay almak istiyor. Bunun içinde tanıtım faaliyetlerine ağırlık veriyorlar.
Bulgaristan tarihi boyunca savaşların içinde olmuştu. 2.ci Dünya savaşı sırasında da özellikle başkent Sofya saldırılar neticisinde adeta yıkıldı.
Ardındanda Sovyetler Birliği bu ülkede söz sahibi oldu. Uzun yıllar bu ülkede Kominizm hüküm sürdü. Ta ki Sovyetler Birliği yıkılıncaya kadar.
Yıkılıp, zor günler geçiren Bulgaristan yılmadı, çok çalıştı, adeta küllerinden yeniden doğdu.
Bulgaristan artık farklı anılmak, daha fazla yabancı turisti ülkesinde ağırlamak istiyor.
Bulgaristan'a Türklerin ilgisi oldukça yoğun. Ancak Bulgaristan'a giden Türklerin büyük çoğunluğu kumara veya kadına gidiyorlar.
Bulgaristan Turizm Bakanlığı bu algıyı yıkmak, Bulgaristan'ın tarihi ve turistik yerlerini tanıtmak için bir takım tanıtım atağına girdi.
Özellikle Bulgaristan'ı gezip görmek isteyen Türk turistleri ülkesine çekmek isteyen Bulgaristan Turizm Bakanlığı, Türkiye'den gazeteci, yazar, blogger, sosyal medya uzmanlarını ülkesine davet edip turistik değerlerini onlara tanıtmaya başladı.
Bulgaristan'ın davetlesi olarak yazar, blogger ve sosyal medya uzmanından oluşan bir grup ile birlikte ben de Bulgaristan'a gittim.
Bulgaristan'daki ilk günümüz Sofya'da geçti. Sofya'da 5 yıldızlı Hyatt Regency Hotel'de kaldık. Hem otel hem de hizmet oldukça iyiydi. Rehberler ve Grup arkadaşlarımızla birlikte Sofya'yı az da olsa gezme olanağı bulduk. Sofya büyük bir şehir olmasına rahmen tarihi zenginliği ve yiyecekleri ile gerçekten gezmeye değer bir yer.
Gezimizin ikinci gününde Bulgaristan'ın kayak merkezi Bansko'da 5 yıldızlı Kempinski Otel'de konakladık. Bansko bir kayak merkezi olmasına rağmen yaz aylarında da turistlerin ilgisini çeken bir yer. Bansko'da tüm binalar birbirinden güzel. Çirkin bir bina bulmak imkansız. Sokakları ve tarihi yapıları da ilgi çeken bir yer. Banksko'da çok sayıda lüks otel var. Hepsi de kaliteli. Türkiye'den de Regnum otel Bansko'da bir otel açmış. Ayrıca her yerde birbirinden güzel restorantlar var.
Gezimizin 3.cü gününde de termali ile ünlü Sandanski şehrinde 5 yıldızlı Medite SPA Otelde kaldık. Sandanski sıradan bir şehir görüntüsü veriyordu. Şehri gezme olanağı bulamadık. Ancak şehre hakim bir noktada olan otelimizden şehri görebildik.
Gezimizin 4.cü gününde ise Devin'e hareket ettik. Devin'e giderken Bulgaristan'ın birbirinden güzel köylerini ve bazı güzel yapılarını gördük. Akşam üzeri vardığımız Devin'de kalacağımız 4 yıldızlı Spa Hotel Devin'e yerleştik.
Ancak otel bizi hayal kırıklığına uğrattı. O güne kadar kaldığımız otellerle ilgisi yoktu. Odalarda su bile yoktu. Duş almak istedik banyo taştığı için duş bile alamadık. Bu kötü durumu sadece ben mi yaşadım diye diğer arkadaşlara sorduğumda aynı sorunu hepsinden işittim. Devin güzel bir şehir ama otel için aynı şeyi söyleyemem.
Sabah erkenden kalkıp Bulgaristan'ın ikinci büyük şehri olan Türklerin Filibe olarak tanıdığı Plovdiv şehrine gittik. Plovdiv şehri gerek tarihi gerekse sosyal yaşamı ile güzel bir şehir. Tüm geziye katılan arkadaşlarım da benim gibi Plovdiv'de daha fazla gün geçirmeyi diledik.
Plovdiv'de Osmanlının da izi oldukça yoğun. Yüzyıllarca Osmanlı egemenliğinde yaşamış olan şehir gerçekten görülmeye değer bir yer. Şehirde çok sayıda lüks otel bulunuyor. Plovdiv, Avrupa'yı Türkiye'ye bağlayan karayolu üzerinde olması nedeniyle de oldukça ilgi görüyor.
Ancak Maalesef Plovdiv'de konaklama olanağımız yoktu. Çünkü sabah erken saatlerinde Türkiye'ye dönecektik. Bu nedenle Sofya'ya döndük. Sofya'da yine güzel bir yerde akşam yemeği yedikten sonra otelimize döndük. Sabah erken saatlerde uçağımıza binerek ülkemize döndük.
Bulgaristan güzel bir yer. Yemekleri de oldukça lezzetli. Bizim damak zevkimize de uygun.
Bulgaristan Turizm Bakanlığı bize kayak ve termal bölgelerini gezdirdi. Bunun nedeni Türkiye'de sahil çok büyük. Türklerin ancak kendi ülkelerinde deniz kenarında tatil yaptıklarını biliyorlar.
Türk turisti bu nedenle Kayak ve termal bölgelerine çekmek istiyorlar. Bu nedenle de gazeteci, yazar ve bloggerlara Bulgaristan'da kayak merkezi ve termal yerleri tanıtıldı.
Biz kayak merkezini yazın görebildik. Kış aylarında nasıl bilmiyorum. Umarım bir gün kış aylarında da Bansko'yu görme fırsatım olur. Ancak Kayak Merkezi Bansko yazında festivaller ve diğer etkinliklerle canlı tutuluyor. Bizim kayak merkezlerimizin çoğu yazın adeta üzerine ölü toğrağı serilmiş gibi duruyor.
Bulgaristan'ın gezilecek çok yeri var. Tipik bir Balkan ülkesi. Bizim tur operatörlerimiz Balkan Turlarına Bulgaristan'ı da dahil edebilirler.
İnanıyorum ki Türkiye'den çok sayıda kişi Bulgaristan'ı görmek isteyecektir.