Ekonomimizde sular durulmuyor.
Son bir aydır borsa ve tahvil tarafına para girmesine rağmen iç talep nedeniyle döviz kurlarında önemli bir gerileme yaşanmadı.
Döviz kurlarında kalıcı bir istikrar sağlanmadan da piyasaların ve ticari faaliyetlerin düzene girmesini kimse beklemiyor.
Toplumun bir çok kesiminin morali kurlara endeksli hale geldi.
Geçtiğimiz haftanın son günü ABD Başkanı Trump’ın Golan tepeleri çıkışı ile birlikte başlayan siyasi gelişmeler, Türk Lirasının dolar karşısında bir haftada %5,9 değer kaybetmesine yol açtı.
Ekonomide iyileşme veya dengeleme başlamışken bu gelişme birçok beklentiyi altüst etti.
Yerlilerin döviz talebinin yanında ülkeye son bir ayda giren paranın da çıkış hamlesi Türk Lirasının hızla değer kaybetmesine sebep oldu.
Kurda yaşanan bu gelişmenin hemen arkasından Hazine ve Maliye Bakanı’mız Berat Albayrak A Para’da Gündem Özel programına çıktı ve olumlu mesajlar vererek ülkemizin özellikle bilançosunun çok sağlam olduğunu ve borç yapısının birçok ülkeye çok iyi durumda olduğunu dile getirdi.
Bu açıklamaların döviz kurlarındaki yansımalarını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ancak Bakan Albayrak’ın bu olumlu açıklamalarına karşın ülkemizdeki talep hala yerinde sayıyor.
Konut, otomotiv ve beyaz eşya başta olmak üzere birçok sektörde durgunluk devam ediyor.
Aksi bir durum olsa ÖTV, KDV vb. indirim ve desteklerin süreleri sanırım uzatılmazdı.
Öncelikle algının yönünün değiştirilmesi çok önemli. Tabiki seçim öncesi oluşan belirsizlik ortamı da bir nevi endişelerin devam etmesine neden oluyor.
Faiz, enflasyon, büyüme, işsizlik vb. birçok makro ekonomik gösterge döviz kurlarına bağımlı durumda, hükümetimiz ve toplumun tüm kesimi de artık bu konuda hem fikir.
2018 yılında döviz kurlarının ne denli ekonomimize zarar verebileceğinin tam farkına varılamamıştı. Ama yaşayarak öğrenmiş olduk.
Diğer yandan yine Türk Lirasının değer kaybındaki nedenler konusunda da mutabakat sağlanmış durumda, bunlarda;
-Başta S-400 meselesi olmak üzere Amerika ile yaşanan siyasi gelişmeler,
-Seçim ortamının yarattığı belirsizlik,
-İç talebin hala döviz alımı yönünde olması,
-IMF yetkilisinin Türkiye’nin yapısal reformlarla destekli finansman kaynağı bulması gerektiğini ifade etmesi,
-Dünya ekonomisinde yavaşlama sinyalleri, ticaret savaşları, Brexit vb. sorunlar olarak karşımıza çıkıyor.
Bana kurlar hakkında soru soranlara ise,
-Amerika ile olan ilişkileri yakından takip etmemiz gerektiğini, özellikle Nisan ayının ikinci haftasında yapılacak IMF ve Dünya Bankası görüşmeleri ve onun öncesinde Amerikan yönetimi ile yapılması planlanmış görüşmelerin yakından takip edilmesi gerektiğini, (Bu arada S-400 ile ilgili bizim tarafta net açıklamalar karşısında Trump’ın ve/veya yardımcısı Pence’in açıklama yapmaması, Pentagon ve ABD Genelkurmay Başkanı’nın yapıcı açıklamaları da dikkat çekici)
-Seçimin, düşük de olsa erken seçim olasılığına yol açmadan sonuçlanmasının olumlu etki yaratacağını,
-Amerikan Merkez Bankası FED’in bu yıl planladığı faiz artırımlarının durdurmasının yanında Mayıs ayında faiz indirimine gitme olasılığının olduğunu ve bunun da doların değer yitirmesine yol açabileceğini,
-Geçen yıla göre cari açık ve borç durumu yönünden bu yıl daha iyi olduğumuzu ve dövizdeki artışların yapısal nedenlerden dolayı bu sene daha az olacağını ifade ediyorum.
Bakan Albayrak ihracat ve turizm gelirlerinden ekonomimize önemli katkıların sağlanacağını da dile getirdi.
Turizm tarafında Rusya’da olumlu seyir devam ediyor ama İçişleri Bakanı’mız Süleyman Soylu’nun açıklamalarından bu yana Almanya pazarında durgunlaşma söz konusu.
Bazı çalışmaların yapılması ve adımların atılması gerekiyor. Yoksa sadece Almanya değil birçok Avrupa ülkesinde hedefleri yakalamamız zor görünüyor.