TCMB’nin faiz artırım kararı ile birlikte kurlar önce yatay seyretti daha sonra da gerilemeye başladı.
En geç haziran ayı ortalarına kadar kurların gerilemesi için birkaç adımın daha atılacağı beklentisi hâkim piyasalarda.
10 yıllık devlet tahvil faizi yıllık %13,4’den 27 Nisan 2018 Cuma günü %12,6’ya kadar geriledi.
Böylelikle faiz artışının olumlu etkisini kurların yanında 10 yıllık Devlet tahvil faizlerindeki gerileme ile de görmüş oluyoruz.
2 yıllık Devlet tahvil faizlerinde de az da olsa bir gerileme var ancak yine de %14 civarlarındaki yüksek seyrini koruyor.
Uzun vadeli tahvil faizlerindeki gerileme bize piyasaların faiz artışına olumlu baktığını, faiz ve enflasyonda gelecek yıllarda düşüşün olacağı yönünde fiyatlama yaptığını gösteriyor.
Bunun bir sonucu olarak da yabancıların tahvil alımlarının arttığını ve az da olsa para girişinin olduğunu gözlemliyoruz.
Uzun zamandır faiz arttırılma konusu iktidar ve piyasadaki kurum/uzmanlar arasında yoğun bir şekilde tartışma konusu oluyordu.
TCMB, faiz artırımı seçeneği dışında her türlü yolu denemesine rağmen enflasyonda istediği sonucu elde edemedi.
Kurlar arttıkça enflasyon, enflasyon da arttıkça faizler yükseldi.
Faizi düşürme çabası sürerken KGF (Kamu garanti Fonu) kefaleti ile birlikte kredi desteği işletmelere verilmeye başlanınca; istemeden de olsa faizlerde yine artış meydana geldi.
Reel sektör KGF kaynaklı aldığı krediden memnun olduğu için faiz artışına çok fazla bir tepki vermedi.
Çünkü kısa vadede işletmeler nefes almış ve kredilerinin vadelerini uzatma imkanına sahip olmuşlardı.
Bugün gelinen noktada ise faiz artışı, döviz borcu olan ve/veya faaliyetlerinde döviz pozisyon açığı olan firma/sektörler dışında hiçbir kesime yaramadığı gibi zararı da olacak.
Zaten yüksek faiz baskısı altında olan işletmelere son faiz artışı ile birlikte ilave bir yük binmiş oldu.
Üstelik bu yük, kurların da gerilemesi ile birlikte turizm sektöründe daha da artmış oluyor.
Bazı finans kuruluşları, TCMB’nin bu adımından sonra işletmelere verilmiş (örn. rotatif krediler) ve/veya verilecek kredilerin faizlerinde de artışa gitmeye başladılar.
Kredi faiz oranları %17’ler seviyesinden %18’ler ve hatta %19’lara doğru gitmeye başladı.
Gelecek dönemde başta bankalar olmak üzere finans kurumlarının faiz artışına karşı alacakları kararlar birçok sektörde olduğu gibi turizm sektöründe de etkili olacak.
TCMB faiz arttırdı diye finans kuruluşları faizlerini daha da yukarıya taşırlar ise birçok sektörde kredilerin geri ödenmesinde sorunla karışılabilirler.
İşletmelerin finans yönetimlerinin faiz artışlarına olan duyarlılıkları bu dönem de devam etmek zorunda.
Kurların gerilemesinden dolayı oluşan kayıplar da gündeme getirilerek faiz artışlarının makul düzeyde tutulması hatta hiç yapılmaması yönünde ısrarcı olunması gerekiyor.
Krizden yeni çıkmaya başlayan, hareketlenen ve ülkemizin cari açığına çok önemli katkılarda bulunan turizm sektörünün karşısına faiz artışı ile birlikte sekte vurulmamalı.
Sezona büyük umutlarla girilirken gerek iktidarın ve gerekse finans kurumlarının (kurların da gerilemesini dikkate alarak) faiz konusunu turizm sektörü ve ihracatçılar açısından farklı ele almasında yarar var.
Sanırım bu noktada da turizmin, sivil toplum örgütlerine veya istişare kuruluna ve büyük oyuncularına önemli görevler düşüyor.