GARAM MASALA TAMAM DA, YA TARHANA ?

Göç olmasaydı doğru düzgün yiyecek hiçbir şey olmazdı. Bütün dünya için aynı şey geçerli. İnsanoğlu sürekli hareket halinde. Geçmişe baktığımız zaman karnını doyurmak için göç etmiş. İşte av peşine gitmiş, daha verimli toprak peşine gitmiş. Halen göç devam ediyor. Bugünde savaştan kaçıyor hayatta kalabilmek için.

Boş zaman ve seyahat etme kültürüne sahip olan kişiler, gittikleri yerlerden  yerel lezzetli bir ürünü getirdiği zaman, o ürünün göç etmesi demektir. Yabancı bir şefin bur da tarhanayı görüp, bunu alıp Avrupa’ya götürmesi ve tarhanayla orda bambaşka bir şey yapması, kültürün bir yerden bir yere doğru göç hikayesidir.

Dünyada namlı bir baharat olan garam masala tüm balık ve et tariflerinde kullanılan, kakule, kişniş, karanfil, tarçın gibi baharatlar harmanlanıp dövülerek yapılıyor. Bir çok dünya mutfağında onlarca yıldır kullanılmaya devam edilen garam masala baharat karışımına olan ilgi her geçen gün artmakta. Ya canım tarhanamız…

Tarhana tıpkı garam masala gibidir. Medeniyetin beşiği, tarımın ilk başladığı yer, Anadolu’nun verimli topraklarının ürünü, çeşitli sebzelerin ve yoğurtun yoğrulmasıyla elde edilen bu lezzet ve sağlık iksirinin yapımı evden eve, yöreden yöreye, şehirden şehire yayılmıştır. Tarhananın yapımı bölgelere göre değişse de, toz, hamur ve kıtır halde bulunmaktadır. Kese yoğurdu, nane, un, kırmızı ve yeşil biber, arzuya göre kuru soğan kullanılarak yapılmaktadır. Bir çok Anadolu şehrinde yüzyıllardır yapılagelen önemli bir mirasımız olan tarhanamız, Uşak, Denizli ve Maraş namlıdır.

Yeni tatları uzaklarda aradığımız bugünlerde, burnumuzun dibindeyken ,yüzyıllarca mirasımız olan tarhanayı dünyaya sunamıyoruz ne yazık ki. Türk mutfağının en önemli lezzetlerinde bir olmasına rağmen, kuvvetli bir tarım ve gıda politikası olmadığı için kültürel anlamda sesimizi duyuramıyoruz. Bir de bunlara son yıllarda tüm televizyon kanallarının  ilgi gösterdiği (show amaçlı olduğunu düşünenlerdenim) yemek programları yöresel yemeklerimizi katlediyor!!!

Eğitim konusu yarının dünyasına hazırladığımız çocuklar açısından büyük önem taşıyor. Türk toplumunda özellikle son yıllarda yaygınlaşan sağlıksız beslenme başta çocuklarımız olmak üzere hepimizi esir almış durumda. Bu sebeple bizler de öncelikle çocuklarımızı düşünerek, yüzyıllardır beslenme kültürümüzde var olan ,lakin son zamanlarda unutulmaya yüz tutmuş, doğal bitkilerimizden pişirilen tarhanayı sağlıklı nesillere anlatmalıyız, aktarmalıyız.

Bitkisel tedavinin tarihçesine bakıldığında dünyanın en eski bitkisel tedavisiyle ilgili ilk kayda Anadolu’da rastlanmıştır.  ‘’Anadolu’da yemek kültürüyle tedaviyi öğrendim ”diyen ünlü Diaskorides, anadolu halkından öğrendiği bilgilerle ününü tüm dünyaya duyurmuştur. Bunların başında da tarhana gelmektedir.

Keşke hayatın da yemek gibi bir tarifi olsaydı.

Keşke tarifler ne yapacağımızı söyleseydi…