Kurlar Yükleniyor...
articledummy

Herşey dahil 6 gün olsun

Oteller doldu, ‘boş yastık bile yok’ demiştik hatta. Bavulları yükleyecek personel bulunamadığından yüzlerce uçuş iptal edildi. Yoğun gelişler karşısında Turisti taşıyacak otobüs bulamadık. Otobüsü bulduk, şoför bulamadık. AVM ler doldu taştı, mağazalara kontrollü giriş şartı getirildi. 

Restoranlar, Cafeler nefes alamadı,  biz kahvemizi içerken, içerideki turistler bizden daha kalabalıktı. Antalya Akvaryumu en iyi yıllarından birini yaşadı, Land of Legend yaz boyu hıncahınç doluydu. Karpuzkaldıran şelalesi kaynağından fışkırmaya başladığı günden beri en yoğun ziyaretçilerini karşıladı. Kaleiçi’nde gençler kaldırımlara taştı. Haziran-Ekim arasında Lara sahilleri ile, Konyaaltı plajında yer bulmak ne zordu.

Hamamdan, berbere, diş tedavi merkezinden, halk pazarına 2022 yazında turiste doydu şehir. Her Antalyalıya beş turist düştü bu sene. Ve itiraf edelim şehir  2019 yılından daha iyi bir sezon yaşadı. Esnaftan ‘turist var ama gelmiyor’ şikâyeti duymadık hiç.

Klasik tatillerine gelenler, savaştan kaçanlar, diş yaptıranlar, kur avantajını kullanananlar, Avrupa’daki pahalılıktan sıvışanlar, uçuş yasağından dolayı İspanya’ya, İtalya’ya, Yunanistan’a gidemeyen ve Antalya’yı merak edenler, ‘yurt dışı zor bari ülkemi gezeyim' diyen yerli turistler şehri doldurdular bu sene. Bunun pandemiye, savaşa ve fiyat artışlarına rağmen gerçekleşmesi pek tanımlanabilir bir durum değil.

Herkes bu kadar memnunken bir tek mutsuz vardı: yalnızlığa terk edilen, gidilip görülmeyen, dokunulmayan, yaşatılmayan ve sesini duyuramayan Antik Şehirlerimiz. Her zamanki gibi gelen turistin sayısı ne olursa olsun, ziyaretçi sayısı bir türlü artmayan bu kıymetlilerimiz bir yılı daha sessiz sedasız bitirdiler. Soğuk mermer taşlar, yaz boyunca  kızgın taşlara dönüşürken, heykeller birbirleriyle bakıştılar ancak. Avm kapısında sıra bekleyen, hamama randevü ile giden, sahilleri tıka basa dolduran turistleri yine yönlendiremedik.

Oysa tabiat her turizm bölgemize pek değerli bir Antik şehir yerleştirmişti ne güzel. Alanya’da Kale, Side’de Apollon Tapınağı, Belek’te Aspendos, Kundu’da Perge, Antalya’da Müze, Kemer’de Phaselis ve Demre… Ve bu şehirlerin çoğu UNESCO DÜNYA MİRASI GEÇİCİ LİSTESİNDE. Yani sadece bize değil dünyaya miras olarak bırakılacak emanetlerimiz onlar.

ARTIK HER ŞEY DAHİL’E KÜÇÜK BİR DOKUNUŞ GEREKLİ

Gelen turistlerin maalesef %10 u bile ören yerlerimizi gezmiyor. Son yıllarda revaçta olan ‘Sulu turlar’ , animasyon ve eğlence ağırlıklı outdoor etkinlikler dışındaki kültürel turlara katılım her zamanki gibi yine düşük oldu.

Bu seneki geçici yerleşik yabancıları bir kenara bırakırsak gelecekte de hem şehir, hem kültürel değerlerimiz daha önceki yıllarda olduğu gibi turistlerden mahrum kalmaya devam edecek. Bunun Antalya’da bir tek nedeni var: HER ŞEY DAHİL sistemi. Antalya turist sayısına en büyük katkıyı yapan Her Şey Dahil sistemi turistin otel dışına çıkmamasındaki en önemli etken aynı zamanda. Turisti sarıp sarmalayan bu sistem, öylesine dolu ve yoğun ki, turist otel dışında geçirdiği her saatini kayıp olarak görüyor.

Yıllarca sürekli çekiştirdiğimiz ve eleştirdiğimiz bu sistem aslında Antalya’nın dünya sıralamasında ön sıralara çıkmasının en önemli nedeni. Ve bence tabii ki devam etmeli.  Özellikle kitle turizminin ve çocuklu ailelerin tercihi olan bu sistemden vazgeçmek 1500 otele, 700.000 yatağa sahip şehrin boş kalması anlamına gelir.

Dünyada en çok ‘her şey dâhil tesis’ Antalya’da mevcut. Ve bunu en iyi uygulayan şehir de açık ara Antalya’dır. Ancak 30 yıllık bu sistem yoruldu ve artık bir revizeye ihtiyacı var. Zira ‘Her Şey Dahil’ sistemi hizmet ve rekabet yarışında zaman zaman kontrolden çıkarak son yıllarda turisti yutan bir hal aldı. Sadece tüketim üzerine kurulan bu konseptte turistin tatil anlayışı şekil değiştirdi. Her Şey Dahil ülkenin, şehrin önüne geçti.  Artık sanki turistin hangi ülkede ya da şehirde olduğu önemsizdi. O tesis pekala Tunus’ta, Portekiz’de olabilirdi ve aslında bunun pek bir ehemmiyeti yoktu, önemli olan ona tesis içinde sunulan, yediği, içtiği, eğlendiğiydi.

Tabii ki insanlar tatile dinlenmeye, eğlenmeye, yemeğe içmeye geliyorlar, bu da onların en doğal hakkı. Ancak sistemi daha sağlıklı hale getirerek ve birazda yönlendirerek onların hem bu haklarını almaları hem de içinde yaşadıkları ülkenin en değerli hazinelerinden yararlanma şansı sunulmalı artık.

 ‘Her Şey Dahil’ in bugünkü hali ile bu maalesef pek mümkün değil. Bir dokunuş gerekli.  Küçük bir dokunuşla sisteme dahil olan herkese önemli katkı yapabilir, sürdürülebilirlik konusunda devrim niteliğinde kalıcı bir adım atabiliriz.

KÜLTÜR GÜNÜ (CULTURE DAY)

Henüz çok geç değil, şöyle ki;

Her şey dahil uygulayan bütün tesisler haftada sadece bir gün, yarım pansiyon uygulamasına dönmeliler. O gün de turistler tesisin bütün imkânlarından yararlanmakla birlikte, Her Şey Dahil konsepti sunulmamalı. İsteyen otelde kaldığı takdirde ilave hizmetleri ücreti karşılığı alabilmeli. Böylelikle’ bir şeyler kaçırıyorum’ psikolojisinden kurtulan çoğunluk, o günü dışarıya çıkmak için bir fırsat olarak görecek ve otel dışında değerlendirecektir. İsterseniz bugünü Kültür Günü (Culture Day) olarak adlandırıp, turistleri bölgedeki kültürel değerlerin ziyaretlerine yönlendirebiliriz.

 KÜLTÜREL MİRASA BÜYÜK KATKI

İnsanoğlu yeniliklere direndikçe kendi girdabında çırpınıp duruyor. Ve masanın altına itilen sorunlar büyüyerek gittikçe içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Yıllardır tartıştığımız bu sorunu herkesin geçici mutlu geçirdiği bir sezonda dile getirmem biraz gereksiz gibi gözükebilir. Ancak hormonlu sezonların sonunda yine önümüze geleceğinden emin olduğum bu sorunu şimdiden dile getirerek, özellikle Kültür Turizm Bakanlığının konuyu taraflarla mütalaa etmesinin çok faydalı olacağını düşünüyorum.

Bu tarz projelerde tarafların istisnasız hepsinin yararının olması ve kimsenin bundan zarar görmemesi esas alınır. Taraflara bakalım;

1.    Misafirler

2.    Oteller

3.    Tur operatörleri

4.    Ülkenin bütün birimleri (esnaf, örenyeri ,  yerel halk vs…)

Sizce bu projeye bunlardan hangisi itiraz eder? Hiçbirisi karşı çıkmayacaktır.

Gelin bu adımın gerçekleşmesi halinde somut getirilerine bir göz atalım:

1.    Gelen turistlerin tatili boyunca en azından bir kez otelden çıkmasına, bölgeyi, şehri, ülkeyi tanımalarına vesile olur.

2.    Kültürel mirasa fayda sağlar ve sürdürülebilir Destinasyon yönetiminin önünü açar.

3.    Tatil bölgelerinin yakınındaki şehirlerde hareketlilik sağlar.

4.    Kişi başı turist gelirini artırır.

5.    Bölgenin kültür varlıkları daha çok ziyaret edilir, daha çok gelir elde edilir.

6.    Sürekli eleştirilen ‘Her şey dahil’ sisteminin ömrünü uzatır.

7.    ‘Her şey dahil cümbüşü’ olarak nitelendirilen Antalya’nın imajına farklı bir bakış açısı getirir.

Turizmle ilgisi olan herkesin sorumluluk bilinci içinde konuyu önyargısız ve öncelikle ülke çıkarlarını gözeterek değerlendireceğini umarım. Zira bugünkü haliyle sadece enine büyüyoruz. Sayı artıyor, gelir artmıyor. Oteller hıncahınç dolarken şehir ve kültürel değerlerimiz boş kalıyor.

Bugün olmazsa yarın bu konunun yine gündeme gelip tartışılacağına eminim.

Biraz cesaret, biraz öngörü yeter…

 

Yayın Tarihi
13.12.2022
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla