Yaşadığımız bu kritik günlerde, yaklaşık 3 haftadır başta turizm olmak üzere, tüm ülke de hayat neredeyse durdu.
Aniden karşılaştığımız bu durum karşısında herkes hazırlıksız yakalandı ve alınan ilk kısıtlamalar karşısında ciddi bir “şok” yaşandı. İlk günlerde TV ve sosyal medyadan yapılan yayınlar sebebiyle herkesin aklı karıştı. Bu puslu havada kimse önünü göremez oldu. Bu sebeple herkesin merakla sorduğu soru bu kriz ne zaman bitecek?
Her geçen gün içinde bulunduğumuz durum daha netleşiyor ve yukarıda sorulan bu sorunun cevabı daha da belirgin bir hale geliyor. Yazının kaleme alındığı 6 Nisan itibariyle başta Almanya olmak üzere, İtalya, Fransa ve İspanya’da günlük vaka sayılarında gerileme başladı. Bu da gelinen nokta da artık her geçen gün bu sayının adı geçen ülkeler de daha da azalacağını göstermektedir. Ülkemizde de salgının ilk günlerinde ki agresif yükseliş son üç günde belli bir dengeye oturmuş gibi gözüküyor. Şüphesiz buna alınan tedbirler ve vatandaşların hassasiyeti etken olmuştur. Dileriz tedbirlerin sıkı bir şekilde uygulanmasıyla en kısa sürede ülkemizde de günlük vaka ve ölüm sayısı düşüşe geçer.
Yaşanan bu ilk şok ve panik havasından sonra bize düşen görev olduğumuz yerden silkenerek kalkıp önümüzdeki günlerde bizi nelerin beklediği ile ilgili ciddi çalışmalar yapmak ve buna göre tedbirleri almaktır. Bu krizin bize öğrettiği bir şeyde artık hiç birşey eskisi gibi olmayacağıdır. Artık biliyor ve deneyimliyoruz ki; bazı işleri yapabilmek için belli bir mekanda bir araya gelmek gerekmemektedir. Son üç haftadır bir çok aile fertlerinden şirket çalışanlarına, arkadaşlardan, öğrencilere kadar herkes yoğun bir şekilde sanal ortamlarda sunulan toplantı yazılımları aracılığıyla bir araya gelmektedir. Üniversitelerden liselere kadar tüm eğitim seviyelerimizde uzaktan canlı ve interaktif katılımlı eğitimler düzenlenmekte şirketler ise toplantılar yapılmaktadır. Akşamları sosyal medya üzerinden hiç olmadığı kadar çok yapılan canlı yayın, konser, söyleşi ve meetingler sebebiyle internet hızı belli saatler de ciddi olarak düşmekte ve bağlantı sorunları yaşanmaktadır.
Teknolojinin hayatımıza bu kadar hızlı ve kolay bir şekilde girmesiyle birlikte turizm özelinde de yapılması gereken bakanlık önderliğinde bir “Turizm Şurası” benzeri bir oluşumun “acil” olarak sanal ortamda oluşturulmasıdır. STK’lar, üniversiteler, kamu kurum ve kuruluşların temsicileri ile yapılacak bu sanal toplantılarda mevcut durumun SWOT analizi yapılarak ne gibi günlerin bizi beklediği konusunda fikir alış verişinde bulunulmalıdır. Bu amaçla oluşturulacak komisyonlar ile her komisyon kendisine verilen konuları oluşturulan online toplantılarda uzun uzun ele almalı ve sonuç raporları en kısa sürede tamamlanarak tavsiye niteliğinde bakanlığa yol haritası olarak sunulmalıdır.
Yaşanan bu süreç sebebiyle ülkemizin karşı karşıya kaldığı genel ekonomik kriz de turizm sektörü anahtar bir komundadır. Özellikle emek-yoğun bir sektör olması 60 dan fazla sektöre direkt girdi sağlaması, sektörden kazanılan her bir birim dövizin ülke ekonomisine 3 ila 5 katına varan çarpan etkilerinin bulunması sektörün bu stratejik önemini ortaya koymaktadır.
Yapılacak bu “şura” toplantılarında her bir komite gelecek ile ilgili iyimser, gerçekçi ve kötümser olmak üzere üç ayrı seneryo hazırlamalı ve hazırlanan bu senaryoya yönelik çözümler üretmelidir. Böylelikle karşılaşılabilecek tüm süpriz durumlara karşı hazırlıklı olunmalıdır.
Bu komitelerden bir tanesi mutlaka “tesislerin mevcut hijyen durumları ve yeni durum karşısından alınması ve uygulanması gereken tedbirler başlığıyla” olmalı buradan elde edilen veriler ışığında ortaya konacak çözüm önerileri hızla hayata geçirilmelidir. Bu alınan yeni tedbirler de kriz sonrası satış pazarlama unsuru olarak tüm platformlarda lanse edilmelidir.
Bu kapsamda kişisel olarak önerilerim;
Öncelikle daha önce verilen ve artık kaldırılan uçak teşvikleri “acilen” tekrar geri getirilmeli ve koltuk başına ödenen rakamlar arttırılarak bu ülkeye turist getirecek her kim olursa olsun koşulsuz desteklenmelidir. Öncelikle şunu bilmeliyiz ki; Uçak varsa turist var. Uçak yoksa talep olsa da turist yok.
Eximbank’ın verdiği “döviz kazandırıcı faaliyetler” ile ilgili krediler hemen devreye alınmalı ve koşulları esnetilerek sektörün ihtiyaç duyduğu nakit akışı hemen sağlanmalıdır.
Sebebi ne olursa olsun, geçici süreyle şirketlerin iflas etmelerinin önüne geçilmeli. Yaşanan bu süreç sebebiyle zor durumda kalan firmalara “kayyum” atanmalıdır. Verilecek devlet güvenceleri ile bu şirketler kayyum aracılığıyla yeniden yapılanmaya gitmeli ve uzun dönemde bu şirketlerin yeniden faal ve kendi ayakları üzerinde durmaları sağlanmalıdır.
Acil olarak iç pazarda oluşabilecek talebi harekete geçirmek için devlet bankaları aracılığıyla faizsiz veya çok düşük faizli ve uzun vadeli “tatil kredisi” hazırlanmalı ve kullanıma açılmalıdır. Unutulmamalı ki, iç pazarda oluşacak turistik hareketlilik tüm sektörlere pozitif olarak yansıyacaktır. Ayrıca geçtiğimiz yıllar da yüksek kur artışları sebebiyle ve yurt dışı talebin fazlağından dolayı küstürülen iç pazar ile ilgili turizm hareketlerinde daimi olarak yer almasınının yasal tedbirleri alınmalı ve uygulamaya konulmalıdır.
Turizm de yaşanan mevsimsellik sebebiyle ve krizlerin sıklıkla varlığı bu sektörde kalifiye elemanları başka sektöre gitmelerine sebep olmuştur. Bu da kalifiye eleman bulmayı güçleştirmiş ve geçtiğimiz yıllarda bu kaçış yurt dışından eleman getirtilerek çözülmeye çalışılmıştı. Benzer bir kaçışın bu kriz sonrası da oluşması kaçınılmazdır. Bunun önüne geçilmesi için “acilen” mevsimlik çalışanlar için çalışmadıkları dönemde “işsizlik sigortası” mevzuatında değişiklik yapılarak işsizlik sigortası almaları sağlanmalıdır. Böylelikle işsiz kaldıkları kış aylarında çalışanların temel ihtiyaçlarını sağlanarak sektörden kaçışlarının önüne geçilmelidir. Ayrıca geçen sezon kendi isteğiyle ayrılmış ama henüz bir işe başlayamamış kişiler de bu krizin mağdurlarıdır. İşlerinden kendi istekleri ile ayrılmaları sebebiyle işsizlik sigortasından da faydalanamayan bu kesim için bir defaya mahsus olarak kriz bitene kadar işsizlik sigortasından yararlanmaları sağlanmalıdır.
Özellikle THY’nin uçak filosu, öncelikli olarak yerli tur operatörlerinin emrine uygun imkanlar ile kriz sonrası planlanan charter uçuşları için verilmelidir. Hatta bu konuda mevcut uçak kapasitesini arttırmak için geçtiğimiz yıllar da verimli olmayan ve sadece prestij amaçlı uçulan uçuş noktaları iptal edilerek, buradan elde edilen uçak fazlası potansiyel ülkelerden tarifeli uçuşlara ilave seferler olarak planlanmalıdır.
Krizde kurulan “İl Pandemi Kurulu” benzeri “İl Turizm Kurulu” ivedilikle oluşturulmalı ve pandemi kurulunda olduğu gibi her il kendi özel durumu ile ilgili durumu tartışıp karar almalı ve bu kararın uygulanması ve takibi bu kurulun sorumluluğunda olmalıdır. Yani bu kurul tavsiye niteliğinde bir kurul olmayıp, icracı bir kurul olmalıdır. Oluşturulacak bu kurulda, Valilik, Üniversiteler, Tüm turizm STK’ları, Ticaret Odaları, İş ve İşveren Sendikaları vb kurum ve kuruluşların temsilcileri yer almalıdır.
Son söz olarak bu kriz ne zaman biteceği kesin belli olmasa da çok uzak olmayan bir zamanda biteceği muhakkaktır. Tıpkı başladığı gibi bir anda herşey tüm Dünya’da pozitife dönecek ve hayat hızla normalleşecektir. İşte biz o gün geldiğinde oluşan tablo karşısında hazırlıksız yakalanmayıp şimdiden A, B, C, planlarımızı yapabilirsek, bu işten anlımızın akıyla ve en az zararla çıkabiliriz.
Kalın sağlıcakla...