2 yılık kâbus gibi bir sürecin sonunda korona 6 milyon insanı aramızdan alarak çıktı, gitti dünyamızdan. Ayırım yapmadan bütün dünyayı felç eden ve hayatımızdan iki yılı çalan bu dönemin sendromlarını kolay kolay atamayacağız üzerimizden. İstisnasız her kesimin etkilendiği pandeminin en derinden vurduğu sektörlerin başında turizm geliyor. Her türlü hareketin çok uzun süre kısıtlanması ve hatta yasaklanması turizm faaliyetinin neredeyse tamamen durmasına yol açtı. Yasakların zaman zaman esnemesi karanlıkta parlayan bir meşale gibi sektörde kısa süreli sevinç ve umuda dönüşürken, bu fırsatta kafasını suyun üzerine çıkarmaya çalışan turizmciyi her defasında daha güçlü dalgalar alabora etti. 2 yıl süren mücadelede yorgun argın karaya çıkabilmiş denizci gibi, yarı baygın turizmin tekrar hayata dönmesini bekliyoruz.
TÜRKİYE KRİZİ HIZLI KARARLAR ALARAK YÖNETEBİLDİ
Kriz yıllarını hafızamdaki tecrübeler ve eldeki verilerle birleştirip analiz ederek, krizdeki artı ve eksilerimizi kendi kanaatime göre derledim. Doğrular da var, yanlışlar da.Takip edebildiğim kadarı ile dünyadaki bütün ülkeler pandemi sürecinde birlikte hareket etmeye çalıştılar. Bazı istisnalar hariç uluslararası alınan kararları bütün ülkeler uygulamaya çalıştılar. Turizm açısından bakıldığında ülkeler genel anlamda pandemi sürecinde tam kapananlar ve tedbir alıp esnek davrananlar şeklinde iki farklı yol izlediler. Yunanistan, İtalya, İspanya gibi ülkeler radikal tedbirlerle uzun bir süre kapılarını tamamen kapatırken, İsveç gibi bazı ülkeler pandemiyi yaşayarak, yasaksız , engelsiz bitirmeyi tercih ettiler. Türkiye bu ikisinin sentezlendiği, önlemleri alarak, kapanmadan yönetmeyistrateji olarak seçti.
Hangisinin doğru, hangisinin yanlış olduğunu söyleyebilmek mümkün değil, ikisi de aynı hedefe farklı yollardan giden yöntemlerdi. Örneğin Türkiye ile farklı yol izleyen 48 milyon nüfuslu İspanya’da 12 milyon vaka, 105 bin ölüm gerçekleşirken, 84 milyonluk Türkiye’de 15 milyon vaka ve 99 bin ölüm gerçekleşti. *
Turistik açıdan baktığımızda, kısıtlamaların kalktığı dönemlerde Türkiye hızlı hareket ederek, Turizm sektörünün ayakta kalmasını oldukça önemsedi. Avrupa’da ilk olarak Güvenli Sağlık Sertifikasını hayata geçiren, Turizm personelinin aşılanmasına öncelik veren, otellerde karantina uygulamalarını başlatan Türkiye, pandeminin sürdüğü iki yıl esnasında 46 milyon turist ağırladı. Bu, kısmen de olsa uçakların havalanması, otellerin açılması, çalışanların işbaşı yapması ve turistlerin referans olarak ülkedeki işleyişi görmeleri açısından çok önemliydi. Sürekli ortaya çıkan Lojistik sorunlar hızlı ve pratik çözümlerle aşılmaya çalışılırken, kararların verilmesinde diğer ülkelere göre daha çabuk refleks gösterildi.
Pandemi yılları
|
2020-2021 gelen
|
FRANSA
|
85.000.000 **
|
MEKSİKA
|
56.000.000
|
İTALYA
|
51.000.000
|
İSPANYA
|
49.000.000
|
TÜRKİYE
|
46.000.000
|
KRİZİN FIRSATLARINI DEĞERLENDİREMEDİK
Sadece turizmin değil, insanlık tarihinin savaşlardan bile zor bu dönemini kayıpları asgaride tutarak geçirebilmek ortak hedefti. Türkiye bunu önemli ölçüde gerçekleştirdi. Ancak bu süreçte ortaya çıkan fırsatları hayata geçirmekte aynı kararlılığı gösteremedik. Krizlerin birtakım yeni fırsatları doğurduğunu biliyoruz. (tabii ki bu, krizden istifade edip, süreci suiistimal eden bir açgözlülük değil, oluşan yeni koşulları insanlık yararına hayata geçirecek bir silkelenme olmalıdır ).Krizler belki de uzun zamandır yapılması düşünülen, ancak bir türlü hayata geçirilemeyen projeler için elverişli ortamlardır. Mesela kalp krizi geçiren birisinin, sigarayı bırakması, petrol fiyatlarının artması ile hybrid araçların gündeme gelmesi gibi... Turizmde de epeydir konuşup bir türlü hayata geçiremediğimiz projelerimiz için pandemi en azından aşadıkai 5 konu için gerekli ortamı hazırlamıştı aslında, bakalım;
1. ‘Her Şey Dahil’ büyük bir fırsatı kaçırdı
Pandemi döneminde zorlukla açılan otellere masalar arası mesafeden tutun, dezenfektan istasyonlarına kadar onlarca yeni düzenlemeler getirildi. Bunlardan belki de en önemlisi büfelerde servisin personel tarafından yapılması idi. Açık büfe yine mevcuttu ancak, siz tabağınızla büfeye gidip, yiyebileceğiniz kadarını servis eden personelden istiyordunuz. Böylelikle tabağınızda sadece yiyebilecekleriniz oluyordu. Bu sayede ‘her şey dahil’ in en önemli iki eleştiri konusundan birisi olan ‘israf’ önlenmiş oluyordu. Pandemi boyunca sürdürdüğümüz bu uygulamayı sezona girerken kaldırdık. Niye? Acaba kim buna karşıdır diye düşündüm. Otel mi? , misafir mi? , acenta mı? , personel mi ? Halbuki pandemi döneminde gördük ki, hiç kimse bundan herhangi bir rahatsızlık duymadı. En fazla büfelerde yığılmalar olurdu ki, bu çözülebilecek lojistik bir konudur. Yazık !.. kaçırdık bu fırsatı. Şimdi yine tabakların yarısı doğrudan çöpe gidecek ve dünyada kıtlığın konuşulduğu bugünlerde biz turizmciler bunun sorumluluğunu taşımaya devam edeceğiz.
2. Yeni Otel furyası hız kesmedi
Kültür Turizm Bakanlığı verilerine göre sadece Antalya’da yatırım ve işletme belgeli 1022 otel var. Buna ilave olarak 1018 Belediye Belgeli tesis mevcut. Toplam oda kapasitesi 656.565 civarında.Çok otel var çok… Sadece işletme ve yatırım belgeli 1022 otelden yola çıksak dahi, sahil uzunluğu 640 km olan Antalya’da sahil boyunca her 600 metreye 1 tesis düşüyor. Hâlihazırda birçok otel satılığa çıkmışken, oteller arzuladığı dolulukları daha önümüzdeki birkaç yıl yakalamayacakken, mantar gibi biten otel furyası bütün sahil boyunca devam ediyor. Otel yaptıkça, daha çok iştahlanıyoruz, daha çok çok yapıyoruz. Ve odalar dolmayınca canımız yanıyor. ‘Harese’ye benzemiyor mu biraz? Yazık ediyoruz, yazık !...
3. Konaklama Vergisi artık kaçınılmaz!..
Pandemi olmasaydı Bölge Belediyeleri ve Kültür Turizm Bakanlığı olarak önemli bir kaynak elde etmiş olacaktık. Hayata geçirilmesi düşünülen konaklama vergisi neredeyse başlamadan, uygulamadan bitti. Bu belki pandemi sürecinde doğru bir hamle idi, ama artık tatilin maliyetinin bariz bir şekilde arttığı bu dönemde konaklama vergisinin hayata geçirilmesinin hiçbir engeli yoktur. Tayland’dan Vatikan’a bir çok ülke pandemi ertesi vergilerini güncellediler. PCR testleri için 150 Avroyu göze alan misafir, gecelik 2 Avrodan ürkecek değildi. Türkiye hâlihazırda Geceleme / konaklama vergisi alınmayan çok az ülkeden birisi. Her yıl turistten tahsil edeceğimiz yaklaşık 400 milyon Avroyu ( 40 milyon gelişte) turiste ikram ediyoruz.
4. Yetişmiş personeli tutamadık
Geçen hafta Berlin’deydim. Otelden, restauranta gittiğim birçok yerde ‘eleman aranıyor’ ilanları gözüme çarptı. İşleri çok zor, zira nüfus yaşlı. Pandemi nedeni ile turizmden ayrılan birçok kalifiye elemanını maalesef kaybetti sektör. Bunun yanısıra genç nesil de turizmdeki bu belirsizlikten ürktü ve mümkün olduğunca uzak duruyor.. Dünyada 1,5 milyar insan seyahat ediyorsa bunu mümkün kılacak milyonlarca turizm çalışanına ihtiyaç var. Türkiye’nin genç nüfusuna sunacağı en önemli imkân olan turizm, maalesef gençlerin uzaklaştığı bir sektör haline geldi. Turizm çoğu için son çare gibi. Sadece kısa çalışma ödeneği insanları sektörde tutmaya yetmedi. Onlara güven veren, gelecek vaad eden ve şartları revize edilmiş bir turizm dünyasını gençlere çoktan hazırlamamız lazımdı.
5. Tanıtım, tanıtım, tanıtım….
Pandemi de Mısır’daki Firavun heykelerinin bir yerden bir yere taşınmasını bütün dünya gibi sizde naklen izlemiş ve etkilenmişsinizdir. Öemli Turizm ülkeleri TV spotları, sosyal Medya yayınları, uluslararası organizasyonlarla gündemde kalmaya çalıştılar. Biz de birtakım faaliyetleri bu sürede hayata geçirdik, yurt dışından turizmciler davet edildi, TV lerde reklamlar çoğaldı, sosyal medya için filmler çekildi. Ancak uluslararası mecrada ses getirecek, bütün dünyanın gözünü Türkiye’ye çevirecek geniş kapsamlı bir etkinliği hayata geçiremedik. Hala güneşin, denizin rüzgarıyla ilerliyoruz. 2020 yılında zor şartlara rağmen Türkiye’ye gelen 16 milyon turist en önemli referansımız oldu ki, bu 2021 yılında 30 milyon olarak geri döndü.
Özetle krizi yönettik, ama fırsata çeviremedik.
Her biten kriz bir yenisinin başlangıcı olabilir. Bununla baş edebilmeyi öğrenmemiz şart.
İyice anladık ki turizm krizsiz olmuyor. Pandemi ne ilkti, ne son olacak…
Umarım bundan sonra uzun bir süre krizle ilgili yazmak zorunda kalmam, bu defteri şimdilik kapatıyorum.
Bütün insanlığa gelmiş geçmiş olsun, yakın arkadaşlarımızı, akrabalarımızı kaybettik hepsini rahmetle anıyorum.
Saygılarımla