Dünyadaki ve ülkemizdeki gelişmeler ekonomimize bir an olsun rahat
nefes aldırmıyor.
İç siyaset, ABD ve Avrupa ile ilişkiler, Afrin harekatı, ticaret savaşları
derken, Suriye’deki kimyasal silah kullanımı nedeniyle oluşan gerginlik de son döneme
damgasını vurdu.
Yılbaşından bu yana henüz 3.5 ay geçmesine rağmen Türk Lirası sepet kura karşı %10’un
üzerinde değer kaybetti.
En uygun kredi faizleri %17-18’ler seviyesinde, Borsa İstanbul endeksi Aralık 2017’deki
seviyelerine geri döndü.
Özetle son gelişmelerden en fazla olumsuz yönde etkilenen ülkelerden biri de biz olduk.
Tüm bu gelişmelere turizmin penceresinden baktığımızda;
-Türk Lirasının değer kaybetmesinin bir avantaj oluşturduğunu, ancak bunun yanında
-Yakıt fiyatlarındaki artış,
-Bölgemizdeki gerginliğin sıcak çatışma ve hatta savaş boyutuna taşınması ihtimali ve
-Paket turların dolar bazında satıldığı ülkelerdeki rezervasyonlarda kayıpların meydana gelme
olasılığı karşımıza çıkıyor.
Sonuç olarak Suriye’deki kimyasal silah krizi de bizim açımızdan fırsat ve tehdit oluşturdu.
ABD, sözlerle dile getirdiği operasyonu, İngiltere ve Fransa ile birlikte 13 Nisanı 14 Nisana
bağlayan gecenin sabahına doğru gerçekleştirdi.
Operasyonun bir defaya mahsus yapıldığı dile getirilirken, Rusya’nın tavrı ve diplomasideki
gelişmeler takip edilmeye başlandı.
Savaş ihtimali şimdilik azalmış olsa da gerilim hala devam ediyor. Yurt dışında da iyimser hava
hakim olmaya başladı ancak bizim için henüz her şey olumlu değil.
Tüm bu gelişmelerin sonucu olarak önümüzdeki günlerde kur ve faiz cephesinde neler
yaşanacağı merak konusu.
Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, kurlardaki hızlı artış sonrası piyasaya sözlü
müdahale ederek, 25 Nisanda yapacakları toplantıda bazı ek önlemler alabileceğini ifade etti.
Piyasa bu önlemler üzerinde değerlendirme yaparken bir de faiz artış beklentisi içine girdi ve
kurlarda bir miktar gerileme oldu.
Diğer yandan Halk Bankası Genel Müdür yardımcısı Hakan Atilla ile ilgili kararın 16 Mayısta
açıklanacak olması da piyasa üzerinde bir baskı oluşturuyor.
Dolayısı ile kur ve faiz cephesinde kısa vadede bir sakinleşme ya da geriye gitme konusunda
çok da ümitli değiliz.
Ülkemiz ve dünyada makro boyutta önemli bir gelişme olmadığı varsayımı ile Merkez
bankasının alacağı kararlar ve söz konusu mahkeme sonucu, kurların seyrinde baş rolü oynayacaktır.
Turizm sektörünü önemli boyutta etkileyen yakıt fiyatlarındaki artışlarda özellikle uçuş
maliyetlerini olumsuz yönde etkiliyor.
Brent petrol geçen yıl 50 dolar seviyelerinden önce 60’lı şu anda da 70 dolarlı seviyelerin üzerine
çıktı.
Havayolları açısından paritedeki olumlu yükselişi de dikkate alsak dahi geçen yıla göre yakıt
maliyetlerinde %30’lar civarında bir artış söz konusu, geliri dolar ağırlıklı olan havayolları için
ise maliyet daha da artmış durumda.
Havayolları ile yakıt fiyatını sabitlemeden anlaşma yapmış olan tur operatörleri için ek
maliyetler söz konusu olabilir.
Bu maliyet artışının bir kısmı, kurlardaki ve paritedeki yükselişin devam etmesi ile bertaraf edilebilir.
Sonuç olarak sezona girerken operasyona ve hizmete odaklanmış turizmin değer zincirinde
yer alan tüm kesimlerinin kur, faiz ve yakıt fiyatlarındaki gelişmeleri de ayrıca yakından
izlemeye devam etmesi gerekiyor.