Münih Güvenlik Konferansı’nda ABD Başkan yardımcısı JD Vance’in açılışta yaptığı konuşmanın yarattığı şok etkisi sonrası, 16 Şubat 2025 günü kapanışta, 45 yıllık deneyimli bir diplomat olan, konferansın başkanı olan Christoph Heusgen’in gözyaşları içerisinde konuşmasını tamamlayamadığına şahit olduk. Bunun üstünden geçen 3 haftalık süreçte, ABD yeni yönetiminin geliştirdiği politikalar ve bunlarla ilgili söylemleri üzerinden Batı dünyası ittifakının 2.Dünya Savaşı sonrası ilk kez iki kıta arasındaki işbirliğini sorgulanır kılacak şekilde sarsıldığına tanıklık etmekteyiz. Tüm bu yaşananlar, önemli değişiklikleri şüphesiz tetikleyecek ve bunların ülkemize ve sektörümüze birtakım yansımaları olacaktır.
Küreselleşmenin son bulacağını düşünmemekle beraber, birçok uzmanın görüşüne katılarak, bir daha asla eskisi gibi olmayacağı fikrine yakın durmaktayım. Küresel tedarik zincirlerinin, artan ticaret savaşlarıyla beraber sanayide dikey entegrasyon modellerinin çoğalmasına ve otomasyon yatırımlarının artmasına sebep olacağı tahmin edilmekte. Bu durum bizimki gibi gelişmekte olan ülkelerin, iş yapma biçimleriyle ilgili yaklaşımlarda değişimi zorlamakta.
1990 ların başında iş dünyasına entegre edilen VUCA dan ( Volatilite – Belirsizlik – Karmaşıklık – Belirsizlik ) 2020 yılında ilk defa Jamais Cascio isimli yazar ve fütürist tarafından ortaya konulan BANI ye ( Kırılgan – Endişeli – Doğrusal Olmayan – Anlaşılmaz ) geçişin, bugünkü değişen konjonktürde daha olası olduğunu düşünüyorum. VUCA ile birlikte volatilite (fiyat oynaklığı) için , stoklarda büyüme ve pahalı yetenek transferleriyle maliyetler artmış, belirsizlik için bilgiye ve analize daha fazla yatırım yapılarak, belirsizliği azaltabilecek bilgi analiz ağları eklemek gibi yapısal değişikliklere gidilmiş, karmaşıklık için yeniden yapılandırma ile farklı alanda uzmanlıkların yapıya katılması veya bünye içinde geliştirilmesi ve karmaşıklığın ele alınması için daha fazla kaynak ayrılmış, müphemlik (ambiguity) için daha fazla deney ve test yapma ihtiyacı doğmuş, neden-sonuç ilişkisinin kurulabilmesi ve anlaşılabilmesi için daha geniş çaplı uygulamalarda kullanılabilecek olan deney modelleri geliştirilmişti.
Pekiyi şimdi BANI yaklaşımıyla gelişecek ve değişecek olan iş dünyası tutum ve yöntemleri neler olacak diye bakacak olursak; kırılganlık (brittle) için şirketlerin daha fazla yılmazlık (resilience) ve esneklik geliştirmeye odaklanacaklarını söyleyebiliriz. Turizmden örnek verecek olursak, sağlıklı ve çeşitlendirilmiş bir Pazar karışım dengesinin (oteller ve DMC ler için) öneminin artacağını söyleyebiliriz. Bu durum, risk yönetimi stratejilerinin de yeniden şekillenmesine şüphesiz yol açacaktır. Endişeli ( anxious ) için çalışanların zihinsel sağlıklarının önemi artacak, liderler ekiplerini sakin kılmak ve güven ortamı yaratmak için daha fazla şeffaf iletişim ve empatiye yönelecek. Ayrıca endişeyi azaltmak için veri odaklı karar alma süreçleri önem kazanacaktır. Turizmden örnek verecek olursak, son anda yaşanabilecek beklenmedik durumlara karşı hızlı, analitik, akılcı çözümler üreten ve bunun açık iletişimini doğru yapabilen işletmelerde, hem çalışan hem de müşterilerinin endişe kaynaklı güvensizlikleri daha az olacaktır. Pandemi dönemi yaşanan kısa çalışma ödeneği, açılış belirsizliği vb. durumların bu endişeli duruma dair önemli örnekler oluşturduğunu söyleyebiliriz. Bu anlamda, ülkemizin pandemi sürecinde güvenli turizm sertifikaları uygulayarak bu krizden en hızlı çıkan ülke olduğunu da söylememek haksızlık olacaktır. Doğrusal olmayan (Nonlinear) için şirketler uzun vadeli planlar yerine, çevik metodolojilere ve senaryo planlamalarına daha fazla ağırlık verecek, stratejik planlar daha kısa vadeli ve uyarlanabilir olacak. Birçok alanda daha deneysel yaklaşımlara ve daha hızlı inovasyona yol açması kesin gözüküyor. Turizmden örnek verecek olursak, İzlanda’da uyanan bir yanardağdan savrulan küllerin ana akım pazarlarımızda hava sahalarını kapattığı durumu örnek gösterebiliriz, ya da Süveyş kanalındaki gemi kazası sonrası yaşanan tedarik zinciri sorunlarını, ya da Ukrayna – Rusya savaşının dünya ekonomisi üzerindeki etkilerini. Anlaşılmaz (Incomprehensible) için veri bolluğu içerisinde, şirketlerin sadeleştirme stratejilerine ve elde edilen veriler sonucu varılacak bilgiyi anlamlı hale getirebilecek yetkinliğe sahip yöneticilere ve araçlara rağbet artacak. Turizm sektöründen örnek verecek olursak, dünyada belli ortalamalarla ifade edilen birtakım veri değerlerinin, kendi destinasyon ve pazarlarımız üzerindeki etkisini doğru okumak, veri girdilerimizin doğruluğunu garanti altına almak ve üretilen veri kalitesinden emin olmak, veri analizi ve derleme noktasında sadece belli yetkinliklere haiz yöneticileri karar süreçlerine dahil etmek ve uzmanlaşmayı teşvik etmek gibi yaklaşımlarını çoğalacağını öngörürsek, yanılmayız. Halihazırda, birçok otelde özellikle tur operatör satışlarında satış gün süresinin (booking window) verilerinin hatalı olduğu gerçeğini gözönünde bulundurmak, konaklayan misafirlere dair henüz basit adres ve iletişim bilgilerinin bile kullanılan Otel yönetim sistemlerinde (PMS) hatalı ya da eksik kaydedildiğinin farkına varmak ve bu sorunun çözümü yönünde çaba sarfetmek öncül adımlar olabilir. Önce güvenilir, temiz ve kaliteli veri üretmek ve bunun üretimini güvence altına almak bizim açımızdan doğru yaklaşım olacaktır.
Genel olarak, ülkemiz hem coğrafi hem de eko-politik belirsizliklere, maalesef ya da iyi ki şerbetli durumdadır. Turizm sektörü özelinde, kesinlikle yılmazlık ve belirsizliklere karşı hızlı reaksiyon, kriz yönetimi anlamında dünyada eşine az rastlanır bir yatırımcı-yönetici eko sistemimizin varolduğunu açıkça söylemek mümkün, şimdi sanıyorum biraz tüm bu yaşananların (sanırım sektörün son 2-3 nesli) profesyonellerinde ne gibi deformasyonlara yol açtığını öngörebilmek, bunları giderebilmek ve tüm bu refleks vari gerçekleşen davranışların sistematik ve ortak bir akla dönüşmesini sağlayacak sistemleri inşa etmek durumundayız.
Dünyanın en önemli turizm fuarlarından biri olan ITB dün bitti, Türkiye açısından ilk gelen veriler ışığında 2025 yılı rezervasyon akışında geçen yıl bugüne göre bir gerileme olduğu ve Mısır’a ilginin artmakta olduğu konuşulmakta. Son birkaç yıldır, iç ve dış konjonktürler gereği oluşan enflasyon, faiz, finansman kaynaklarına erişimin görece darlığı, artan maliyetlerin satış fiyatlarıyla tolere edilemediği ve sonunda döviz bazında karlılığın düşmeye başladığı şu dönemde, ne BANI si ne VUCA sı demeyeceğinizi umuyorum.
Her dönem olduğu gibi, bu durumun içinden de sektör olarak başarıyla çıkacağımızdan eminim. Sanırım biraz artık ezberlerimizi, iş yapma biçimlerimizi değiştirmek ve denenmemiş olan yöntemleri geliştirmek, otomasyona kafa yormak ve süreçlerimizi sadeleştirmek durumundayız. Diliyorum, yaklaşan 2025 sezonu ülkemiz ve sektörümüz adına, verimli, başarılı ve güzel geçer.
“Suyun tuzlu olduğunu anlamanız için, denizin tümünü içmeniz gerekmez.” Pascal