Birçok yazıda, TV ve sosyal medyada artık sıkça sürdürülebilirlik kelimesini duymaya başladık. Bu gidişle daha da duyacağız gibi. Sanki bir şeyler sinyal veriyor, üzerimize üzerimize geliyor gibi.
Yaşadığımız bugünlerde mevcut durumumuzda sorunlarımız var ve delecek günlerde olacak gibi görünüyor.
Meselenin kökünde çevrenin ve doğal kaynaklarının yok edilmesi var.
Nereye kadar?
Neleri düşünmeliyiz, planlamalıyız?
Neleri uygulamaya başlamalıyız?
Nasıl bireysel davranışlar, ekonomik sistemler ve kamu politikaları oluşturmalıyız? Soruları meseleyi derinleştiriyorardından yeni pek çok soruya zemin hazırlıyor.
Kolayca iklim değişikliği olarak tanımladığımız sanki bizden çok uzak ve bizim neden olmadığımız bir bu tanımlama bizi konudan uzaklaştırıyor. Ben ne yapıyorum ki iklimi değiştiriyorum? Kutuplara mı gittim de çöp mü attım?Buzulları mı erittim? söylemleri hep suçluyu başka yerde arama psikolojisi ile devam ediyor.
Bazı bireysel davranışlara ve uygulama örneklerine baktığımızda, “Yok abi ben çok dikkatliyim. Evimde ve seyahatlerimde kaldığım otelde elektrik ve su tasarrufuna dikkat ediyor ve çok önemsiyorum. Ağacı, kuşu, böceği seviyorum...”
Güzel insan anlatayım bak neler yapıyorsun?
Suyu dikkatsiz kullanıyorsun. Tıraş, banyo işini geçtim. Keyfi olarak dükkanının önü serinlesin diye tonlarca suyu kullanıyorsun. Aracın kirlenmesin diye otopark alanındaki şahsına özel mermer, granit zemini bol su ile yıkıyorsun. Hattayetmiyor kamuya ait yol üzerinde deterjanlı/sabunlu su ile yıkıyorsun. Yağmur suyu giderlerine akıtıyorsun. Yetmiyor cigara izmaritini, sığdırabilirsen pet su şişesini atıyorsun. Sonra sel oldu, gider çekmedi, su taştı, ot kaçtı, kimse gelmedi. Vıdı vıdı vıdı…
Mesela, ev temizliğinde yoğun çamaşır suyu kullanıyorsun. Oysa çamaşır suyunu daha az ya da kullanmamayı alışkanlık haline getirebilsen bu defa çamaşırları bembeyaz, bulaşıkları tertemiz, yerleri pırıl pırıl yapan kimyasalları ya kullanmayacaksın ya da az kullanacaksın. Bu alışkanlık sayesinde aydınlanacaksın. Kullandığın bu kimyasalların insanlara, hayvanlara, bitkilere kanalizasyon yoluyla denizlere, balıklara ve oradan da yine bizlere dönmekte olduğunu fark edeceksin.
Birleşmiş Milletlere (BM) bağlı Hükümetler arası İklim Değişikliği Panelinin (Intergovernmental Panel on Climate Change, IPCC) 2021 Ağustos’ta yayınlanan 6. Değerlendirme Raporu’nda ne güzel tanımlama yapılmış.
Beraberce tane tane Okuyalım…
“Küresel ısınma 2030’a kadar 1,5 °C derece artacak ve iklim değişikliği kesin olarak “insan kaynaklı” …”
Tekrar yazıyorum İ N S A N K A Y N A K L I!
Bak daha neler var? Güzel insan ekleyeyim…
Arazi kullanımı değişiklikleri, ormansızlaştırma, sorumsuz üretim ve tüketim süreçleri, atmosfere salınan sera gazındaki hızlı artışlar…
Sonuçta yerkürenin ortalama yüzey sıcaklıklarındaki artış, iklimde oluşan değişiklikler sonucunda aşırı hava olayları, biyolojik çeşitlilik kaybı, göç, kuraklık, gıda sorunları, yoksulluk ve sağlık sorunları gibi çevresel, toplumsal ve ekonomik sonuçlar… Akşam 20:30 haberleri…
Kendi elimizle yapıyoruz!
Aslında biliyoruz. Bilerek ve elbirliği ile bu suçu işliyoruz. Sürekli fikir ve proje üretiyoruz ancak projelere kendimizden bir türlü başlamıyoruz. öğrenemedik. Hep birileri yapsın, biz görelim, gezelim ve alkışlayalım. Hemen hemen tüm projelerin insan davranışlarında ki küçük davranış değişiklikleri ile başladığını bilmemize, hedeflememize rağmen dinlemiyor ve suçu tekrar tekrar işliyoruz.
Sürdürülebilir üretmek, tüketmekten, düşünmekten ve en önemlisi harekete geçmekten başka çaremiz kalmadı.
Zincirleme tepki verebilmeye dönüşmeliyiz.
Sürdürülebilirlik gibi önemli bir konuda olayların farkına varıp, alışkanlıklarımızı değiştirebilme iradesini göstermeliyiz.
Ya da BATSIN BU DÜNYA…
Seçiminiz?