Kurlar Yükleniyor...
articledummy

Turizm ve ihracat seferberliği

Konyaaltı’dan Kemer’e ve Lara’dan Belek’e kadar sahillerde Afrika, Asya ve Güney Amerikalı ilkel topluluklarının doğal afet ve vahşi hayvanlardan korunmak için kütükler üstüne inşa ettiği çalı-çırpı/saz/hasır/saman yapılardan daha kötü MEŞHUR Antalya Sahil Obalarını hatırlayınca ‘’iyi ki başlamışsın turizm’’ diyoruz... En son oba 1997 yılında yıkılmış yani daha DÜN !!! Geç ve güç oldu ama neyse oldu...

Aklıma Lara Turizm Yolu üzerindeki DOĞA HARİKASI KUMUL ÇAMLARI geliyor... Dünyada yalnız iki yerde mevcut olan, kumun içinde denize kadar dünyanın en güzel çamları yetişen küçücük bir alanı KORUYAMIYORUZ...

Avrupa’nın herhangi bir yerinde olsa girmeyi bırakın, uzaktan bakmak için para alırlardı... Üç ay önce turizmci kardeşim Güven Altınay ile bu doğa harikasını gezerken dehşet içinde kaldık... Kamyonlar, kamyonetler ve hatta traktörler ÇÖP ve MOLOZ döküyor... O güzelim ağaçlar, gövdelerine kadar molozla kaplı...

Muratpaşa Belediyesi’ne ihbar ettim ve güvenlik, sağlık, çevre, bütün ilgili birimleri haberdar etmelerini istedim... Cevap; Çevre Müdürlüğü’ne ihbar edin, bizim ilgimiz yok! Eğer bu güzellik büyük bir turistik tesisin bünyesinde olsa daha iyi korunurdu...

1989’da Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından açılan Antalya Dedeman’ın inşaatı duyulduğunda (şimdi Barut Antalya) konumunu düşünerek gülmüşlerdi; Kayaların üstüne, sazlıkların içine, seraların arasına otel mi yapılırdı ?.. Yapıldı ve çok da iyi oldu... Sazlıklar bataklıklar kurutuldu, çevre temizlendi, yeşillendi. Tek KEŞKEMİZ; iki, üç dönüm daha geniş arsada iki, üç kat, özgün bir bina olsaydı... Bilgimiz ve tecrübemiz o kadardı, kadı kızındaki kusur  hepimizin... 

12 Eylül Yönetiminde müsteşar, devlet bakanı ve başabakan yardımcılığı yapan Turgut Özal, 6 Kasım 1983 Genel Seçimleriyle Başbakan olduktan sonra  serbest piyasa ekonomisine geçiş başladı... İlk hamle ise mutlaka gerekli  olan döviz girdisini arttırmaktı... Sıcak döviz kaynağı Turizmin büyümesi için turistik tesis gerektiğini ve bu tesislerin ancak devletin arazi tahsisi ve yatırım katkısıyla olabileceğini söyleyen ve uygulayan ilk devlet adamı Turgut Özal’dı... Çevreci, liberal, entel görünmek için turistik tesisleri karalayanlara;  Turizmle beraber büyüdüm, Doğu-Batı-Kuzey-Güney, her karış turistik bölgeyi/yöreyi turizmden önceki ve sonraki durumuyla çok iyi bildiğimi sanırım ve İyi bir arşivci olmaya çabalarım, not alırım, resim çekerim, film çekerim ve gözlemlerimi kaydederim...

Servis Sektörü Turizm ile, Reel Sektör İhracatla ile döviz getirecekti... Başbakan Özal, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarı Ekrem Pakdemirli ve ekibine İhracat seferberliğinin müşterinin ayağına gidilerek başlatılacağı bir plan hazırlattı... Önce komşulara ve kültürel ortaklığımız olanlara, en son daha önce hiç gidilmemiş en uzaklara gidilecekti... Büyük şirket ve işadamlarının çoğunluğu İstanbul’da olduğundan devletle köprüyü İhracatçılar Derneği Başkanı Tuna Uçansu oluşturdu... Karar verildi; Gidilecek ilk iki ülke savaştaki İran ve Irak... İran’da 9 gün, Irak’ta 7 gün kalınacak... Sonra sırasıyla 5’er gün, Cezayir, Tunus, Fas... En sonunda da Uzak Doğu...

Bir sorun vardı !!! Devlet, ilk kez 170 – 180 kişilik heyetle yurtdışına çıkacaktı... Organizasyonu kim yapacaktı ?.. Başbakanlık, Müsteşarlık, TÜSİAD ve İhracatçılar Derneği, bu işi uluslararası bağlantısı olan bir turizm ve seyahat şirketinin yapmasına kani oldu... Işıklarda uyusun, Dr. Kutsi Beğdeş’in sahibi olduğu, American Express T.R.S.  Türkiye temsilcisi olan Türk Ekspres Havacılık ve Turizm A.Ş., organizasyonu yüklendi... Ben de İzmir-AVIS’ten transfer edilmiş delifişek ‘’Operasyon Müdürü’’ olarak çalışıyorum...

Patron Kutsi Bey ve Genel Müdür Canan İpek, bölgeyi ve dilleri bilmem nedeniyle (sanki başka bilen varmış gibi) bu organizasyonda kilit isim olarak beni seçtiler... Incoming Müdürü, can dostum, benden daha delifişek Rahmetli Mehmet Nezihi Gencer,  (Mafya Gencer) Dünya’nın her ülkesinden gelen  Amex Üyesi misafirlere verilen servisler aksar diye direndi ama emir demiri kesti...

Önce hava charter anlaşmalarını tamamladık, konaklama için T.C. Tahran Büyükelçiliği’nin de yardımıyla eski Hilton yeni adıyla Hotel Azadi’yi ayarladık... Tüm yetkili ve sorumluların ortak isteğiyle, başta İran ve Irak olmak üzere ZORLU ve ÖZELLİKLİ seyahatlere organizatör/rehber/tercüman olarak benim gitmeme karar verildi (22 yaşındayım)...

1984’ün 23 Nisan haftasında T.H.Y.’den kiraladığımız Boeing 707 ile (o dönemde devletin özel uçağı yoktu, herkes aynı koltuklarda, tek fark ağır abilerin en önde oturmasıydı) İstanbul’dan Tahran’a uçtuk... Uçak düşse, yalnız Türkiye’nin başbakan, bakanlar ve üst düzey bürokratları değil sanayi ve ticaretin başları da gidecek... Koç, Sabancı, Karamehmet, Narin, Tara ve liste uzuyor... Şimdi hepinizin bildiği iki ünlü gazeteci muhabir olarak bizimle... Hürriyet’den Hulki Cevizoğlu, Milliyet’den Murat Bardakçı... Turgut Bey kolları sıvanmış gömlekle, herkesle sohbet ediyor, şakalaşıyor, gülümseyerek uçağın içinde geziyor,...

Tahran/Mehrabad Havalimanı’na indik... Durum evlere şenlik, bütün kontrol ve yetki PASTAR yani Devrim Muhafızları’nın elinde... Resmi heyeti büyükelçilik ve İran dışişleri aldı gitti... 150 kişiyle, kimin ne halt etiğini kimsenin bilmediği, yaşa Humeyni diye bağırırken sesi gür çıktı diye pastar komutanı olmuş şuursuz mandalara dert anlatmaya çalışıyorum... Yaşları 18 – 25, zeka yaşları 3 – 5... Beni gözlerine kestirdiler ve ‘’to çetur ki farsi miduni?’’ (sen nasıl da farsça biliyorsun?) diye beni sorguya aldılar... Casus yakaladım diye sevinç içindeyken İran Azerisi bir pastar, ‘’durun ben anlarım’’ dedi... Bana döndü, ‘’mene Törççe danış’’ dedi... Ben, ‘’söyle bu acurlara benim konuştuğum Farsi değil Dari, Afganistan’da öğrendim’’ deyince... ‘’Türkçesi Türki-i Rumi (Türkiye Türkçesi), verdiği yüz dolar ve iki karton sigara da mübarek bir insan olduğunun ispatıdır’’ dedi, bıraktılar...

Uçak, organizasyon ve transfer paraları Türkiye’de ödendi (herkes kendi cebinden) ama otel ödemesi bir kaos... Önceden ödeme, havale, kredi kartı yok... Otel, parayı girişte RESMİ KURDAN RİYAL olarak ister... Elbette resmi ve özel kur farkı beş kat... Örnek; 1 gece 100 Riyal / Resmi 50 Dolar, karaborsada bozdurursan otelin geceliği 10 Dolar... Otel, verilen Riyali alıyor ama şüphelenirse Molla Bank dekontunu isteyebilir... Ayrıca, İran gizli servis elemanları otelde çelik çomak oynuyor... Ben, ikisi hiç, biri çok az, biri de az Türkçe bilen dört resepsiyonistle birlikte check-in yapıyorum... İsim listelerini telex ile göndermiştim, herkesin oda numarası belli... Kayıt kartını doldurup ya Dolar ya da Riyal olarak ödemeyi yapıp anahtarını alacak... Sıraya saygı gösterme adabımız mükemmel olduğundan resepsiyonun önü mahşer gibi;

  • Delikanlı söyle bunlara ben Zort Holdingin sahibiyim, iyi oda versinler,
  • Yahu uçak parasını verdik, kaçacak değiliz ya, ver benim anahtarımı,
  • Sokakta dolar xx riyal, ben hıyar mıyım 450 dolar vereyim,
  • Şimdi versinler anahtarı, yarın paralarını veririm,
  • ŞŞtt genç, söyle onlara söyle fifty/fifty, anladın sen,
  • Siz bu işi becermediniz kardeşim, ne biçim otel bulmuşsunuz,

Sonunda, hakaret de yedik, fırça da yedik ama herkes odasına girdi, ne olduysa oldu ve bana da 3.000 Dolar girdi... Tahran hapishanelerine girmedim ya yine de çok şükür... Bu arada, Hulki Cevizoğlu ve Murat Bardakçı beyefendi gibi paralarını ödediler ve odalarını aldılar... Kim isterse, paslanmış farsçamla yardımcı olmaya çalışıyorum ama bazıları genlerine işlemiş fırsatçılıktan kurtulamıyor ve kendilerine özel hizmete mecburmuşum gibi;

  • Şah döneminden kalmış mücevherleri satanlar varmış, bir öğren bakalım,
  • Millet çatır-çatır kafayı çekiyormuş, sen de bize içki bul,
  • Antikacıları bulma imkanımız var mı,
  • Bazı evler gece kulübü gibiymiş, hadi bizi götür...

Kafaya koymuşlar, beni pastarlara parçalatacaklar... ‘’Yahu İran’dayız, şaka mı yapıyorsunuz, havalimanında dillerini anlıyorum diye sorguya aldılar, elinde fotoğraf makinesiyle, ceket-kravatla gezeni bile casus diye anında infaz’’...

28 Nisan 1984’te Türkiye'nin Tahran Büyükelçiliği Sekreteri Şadiye Yönder'in eşi ve aynı zamanda İran ile Türkiye arasında ticaret yapan iş adamı Işık Yönder, ASALA militanı tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürüldü. Olayın ardından ASALA “Aynı kader Turgut Özal’ın da başına gelecektir” şeklinde açıklama yapmıştı... Dönüşte uçakta cenazemiz de vardı...

Tahran’dan sonra 7 gün Bağdat, Maldivler gibi geldi... Sıcak dışında sıkıntı yoktu... Yine Boeıng 707 ile gittik... Genel Müdürü Türk olan Ishtar Sheraton Hotel’de kaldık... Çatısında yüzme havuzu, resepsiyonda dil bilen Hristiyan Arap kızları, hem kumarhanesi hem de İngiliz Revü kızlarının çalıştığı gece kulübü vardı... Bağdat’ı rahatlıkla gezdik... Türk Büyükelçiliği’nin davetine Saddam Hüseyin de gelmişti...

İhracat Seferberliği, Türkiye’yi dışarıya açmada öncü olmuştur... Turizm ve turizmci olarak bizim de katkımız olduğu için ne mutlu bize...

Selamlarımla

 

 

 

 

Yayın Tarihi
29.07.2019
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Merhaba. Sayin Alp Gören'in yazisini dikkatle okudum. Bu yazi aslinda rehberlik kurslarinda "Turizmin Tarihi" basligi ile bir ders olarak verilmeli: Sayin Gören'den de burade ders vermesi icin davet edilmeli. Neden bu uygulama? Dün yasananlar bilinmese bugüne turuzmi getirenler, yasananlar "takdir edilmez". Turizm sadece turistleri bir otele doldurup tika basa karinlarini doyurmak degil; ülkeyi de tanitmaktir. Sayin Gören gibi turizmi sadece "para kazanmak" icin arac olarak görmeyen yöneticilerimize sükran borcumuz var. Kisisel not: Almanya'da yasiyorum; Türkiye'ye giden, Türkleri gören onlara diyaloga giren Almanlar ile hayatinda hic Türkiye'ye gitmeyen Almanlarin arasinda ben ciddi bir fark gördüm. Gidenlerin Türklere ve Türkiye'ye bakislari Everest Tepesi ve Konya Ovasi gibi farkli. Ülke turizmini sadece para kazanmak icin arac görmeyen ve Türkiye'nin tanitimina katki olarak gören Sayin Alp Gören ve o'nun gibi düsünen turizmcilere gönülden sevgi ve hürmetler. Onlar - biraz abarti gibi gibi algilansa da - Türk turizminin "sessiz ve isimsiz kahramanlaridir." Sayin Gören nezdinde ülke turizmine katki veren herkese saygilar.

Doc. Dr. Necati Iyikan. 31.07.2019

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla