Kurlar Yükleniyor...
articledummy

Turizm ve Otelcilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (TODDK)

Skal Antalya’dan Sevgili Dostum Avukat Bora Aktürk’ün aylık bülten için yazmış olduğu aylık yazısında bu ay sektör için çok önemli gördüğüm Turizm ve Otelcilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu kurulmasını önermiş. Yazdıklarına %100 katıldığım ve bu önerisinin daha çok kişiye ulaşmasını dilediğim için bu yazının noktasına virgülüne dokunmadan aşağıya alıyorum.

Kalın sağlıcakla...

Dünyada ve ülkemizde devletin ekonomiyle, sektörlerle nasıl bir ilişki modeli geliştirmesi gerektiği hep tartışılan bir konudur. Son yıllarda ortaya çıkan ve gittikçe de tercih edilen model, devletin bir sektörün veya hizmetin nabzını tutan, uzmanlık kuruluşu niteliğinde, kendi  içinde belirli bir bağımsızlığı veya özerkliği bulunan, ilgili sektörü veya hizmeti yasal düzenlemelerle tanımlayan, standartlara ve koşullara bağlayan ve sektörü izleyip piyasa gözetimi ve denetimi yaparak yapılan düzenlemelerin etkin bir şekilde uygulanıp uygulanmadığını denetleyen idari kurumlar, otoriteler kurması şeklinde ortaya çıkan modeldir.
 
Türkiye’de özellikle 80’li yıllarda Sermaye Piyasası Kurulu’nun kurulmasıyla başlayan bu süreçte özellikle 1990’lı yılların sonu ile 2000’li yılların başında kurulan aşağıdaki kurumlar kendi sektörlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesi konusunda çok önemli hizmetler yürütmüşlerdir.
 
•    Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK),
•    Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK),
•    Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu (TAPDK), (2017 yılında kapatıldı)
•    Şeker Kurumu, (2017 yılında kapatıldı)
•    Rekabet Kurumu,
•    Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK)
 
Bu kurumlar içinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na ayrı bir başlık açmak istiyorum. Hatırlarsanız 19 Şubat 2001 tarihli MGK toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Başbakan Bülent Ecevit’e anayasa fırlatmasıyla birlikte Türkiye çok ağır bir ekonomik krize girmişti. Krizin en önemli nedeni de holding sahiplerinin aynı zamanda banka sahibi olması; bu bankaların halktan topladıkları mevduatı fütursuzca kendi holding şirketlerine aktararak bankaların içini boşaltmalarıydı. Krizin sonucunda tam 19 banka batmış, ülke ekonomisi neredeyse yarı yarıya küçülmüş, ekonomiye çok ağır hasarlar verilmişti.
 
Esasen Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu bu krizden yaklaşık 1,5 yıl önce 23.06.1999 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile kurulmuştu. Ancak bu krizin geldiği 19 Şubat 2001 tarihine kadar kurumsal yapısını ve düzenlemelerini henüz oturtamamıştı. Örneğin Bankaların İç Denetim ve Risk Yönetimi Sistemleri Hakkında Yönetmelik 08.02.2001 tarihli; Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik ise 10.02.2001 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanabilmişti. Peki sonrasında ne oldu derseniz, BDDK bir taraftan düzenlemelerini tamamladı; diğer taraftan da çok güçlü bir eğitim altyapısına sahip murakıp kadrosuyla deyim yerindeyse bankaların ensesinde boza pişirdi. Sonuç olarak 2001 yılından bankacılık sektöründe batan, devletin yönetimine ve denetimine el koyduğu tek bir banka bile olmadı. Bir çok banka güçlü performansları ve vaad ettikleri büyüme potansiyelleri nedeniyle milyarlarca dolarlık anlaşmalarla yabancı bankalarca satın alındı. Sektörün elde ettiği bu başarılarda BDDK’nın yaptığı düzenleme, piyasa gözetimi ve denetim faaliyetlerinin de ciddi bir payı vardır. Kanımca, devlet düzeni içinde hem liyakat sahibi kadroları hem de kurumsal kapasitesi ile en düzgün çalışan kurumlardan biri BDDK’dır.
 
Bu açıklamalardan yola çıkarak turizm ve otelcilik sektörü için de “TURİZM VE OTELCİLİK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU” adı altında bağımsız/özerk bir idari otorite kurulmasını önermek istiyorum. Şuanda sektörün hukuki düzenleme yapısına ve devlet-özel sektör ilişkisine baktığımızda; yıldızlı otellerin Turizmi Teşvik Kanunu çerçevesinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü’nce lisanslandırıldığını; yıldızsız otellerin ise Belediyelerce ruhsatlandırıldığını; otelcilerin üye olmakla yükümlü oldukları bir meslek örgütlerinin olmadığını; otelcilerin TÜROB, TÜROFED, AKTOB gibi dernek statüsündeki yapılarda biraraya geldiğini;  seyahat acentelerinin de  Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu çerçevesince aynı genel müdürlükçe lisanslandırıldığını; burada bir meslek örgütü olarak TÜRSAB’ın da mesleki düzenlemeler yaptığını görmekteyiz.
 
Türkiye’deki otelcilik sektörünün özü itibarıyla bir teşvik kanunu ile düzenlenmesi kanımızca uygun değildir. Seyahat acentelerinin TÜRSAB adında bir meslek örgütü vardır. Ancak TÜRSAB, BDDK gibi bir düzenleme ve denetleme kurumu kimliğinde değil; Türkiye Bankalar Birliği (TBB) gibi bir meslek örgütü kimliğindedir. Gerek otelcilik sektörünün gerekse seyahat acenteciliği sektörünün kontrolsüz bir şekilde büyüdüğü; neredeyse canı isteyen herkesin istediği yerde canı istediği gibi otel veya acente açabildiği; hizmet standartlarının bankacılık sektöründe olduğu gibi net, açık, sert ve detaylı olmadığı; denetim mekanizmalarının da yeterince etkin işlemediği ortadadır. Bu sebepledir ki TUI gibi Thomas Cook gibi düzenleme ve denetleme kültürünün gelişmiş olduğu ülkelerden gelen yabancı kurumsal tur operatörleri, Türkiye’deki otelleri kendi standartlarına göre denetlemekte ve yıldız sayılarını kendi standartlarına göre belirlemekte ve yine otellerde yaşanan ölümlü ve yaralanmalı kazaların önüne geçebilmek için kendi işyeri sağlık ve güvenlik standartlarını  koymakta ve denetimlerini de kendileri yapmaktadır.
 
Kanımızca TURİZM VE OTELCİLİK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU acilen kurulmalı ve turizm ve otelcilik sektörünü baştan aşağıya tekrar tasarlamalıdır. Bu Ankara’da oturan bürokratların uzaktan yapacağı bir iş değildir. Bu kurum Türkiye’nin turizm potansiyelinin olduğu her yerde temsilcilikler açmalı ve sektörün nabzını yerinde, kaynağında takip etmeli; gerekirse bölgesel dinamikleri dikkate alarak bölgesel düzenlemelere dahi gidebilmelidir.
 
Bankacılık sektörünün BDDK ile geçirdiği değişim ve dönüşüm süreci turizm ve otelcilik sektörü tarafından adeta bir vaka çalışması – CASE STUDY – olarak incelenmeli ve TODDK’nın oluşumunda BDDK’nın deneyimlerinden azami ölçüde yararlanılmalıdır. Bu kurumun eğer evrensel standartlara uygun olarak oluşturulması mümkün olursa; sektörün önünü açacağına ve küresel rekabet ortamında sektörü çok daha iyi yerlere taşıyacağına inancım tamdır. 
Bora AKTÜRK
Avukat
 

Yayın Tarihi
08.06.2019
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla